Jean Baudouin – Karl Popper

Karl Pop per, Protestanlığı sonradan kabul edecek ve onun bilim ve sanatın çok çeşitli dalianna yakın ilgisini uyandıracak bir Musevi ailesinin çocuğu olarak 1902’de, Viyana’da dünyaya geldi. Bir süre müzik eğitimine ilgi duyduktan ve bir süre de Avusturya’nın güçlü sosyal demokrat partisinin bir militanı olduktan sonra, orta öğretime matematik ve fizik öğretmeni yetiştiren bir üniversitede öğrenime başladı. Viyana Çevresi’nin önde gelen üyelerinin dersleri ve yazılarının etkisiyle, bilgibilimsel (epistemolojik) sorunlar üzerinde çalıştı ve düşüncelerinin bir kısmını 1934’te, “Logik der Forschung” [Bilimsel Araştırmanın Mantığı]” kitabında yayımladı. Kendi bilim felsefesinin temellerini içeren bu birinci yapıt, Popper’ e, Viyana’ daki küçük bilimsel topluluklar içinde belirli bir ün sağladı. . 1930’lardan itibaren Popper, Almanya’daki siyasi ve toplumsal bozulmaya, aşırı akımların önlenemez yükselişlerine ve Alman nasyonal sosyalistlerinin ilhakçı niyetlerine tanık olur. 1937’de Avusturya’dan göçetmeye kararver ı ir ve kendisine üniversitede kadro sağlayan Yeni-Zelanda’ya, Christ-church’c ycrlc�ir ve 1945’e kadar orada yaşar. F. H. Von flay<·k w E. Gombrich sayesinde yeniden Avrupa ile temas t•tnu• • ingilizce’ye Logic of Scientific Discovery adıyla çevrilen kitap, dnh öne Türkçe’ye ingilizce çeviriye uygun olarak Bilimsel Buluş Mıınııoı ol r k çevrilmiştir (ç. n .). 7 olanağı bulur ve mantık, bilimsel yöntembilim dersleri vermek üzere Londra’daki ünlü London Schools of Economics’e davet edilir. Popper başlangıçta, İngiltere’de egemen olan analitik felsefenin farklı alanları arasında kendi düşünsel tarlasını sürebilmekte zorluklarla karşılaşmıştır. Bununla birlikte zaman içinde tüm bir İngiliz felsefeci kuşağına damgasını vurmuş ve kalıcı izler bırakmıştır. 1969’da emekli olmuştur ve bu tarihten beri de Londra’nın banliyösünde yaşamaktadır. Popper’in çalışmalarının Angio-sakson ülkelerinde ve Almanca konuşulan ülkelerde kazandığı ün, Fransız aydın çevrelerinin onun düşüncesine karşı tavır almalarıyla tam bir karşıtlık içindedir, hem de Popper’in düşüncelerinin Fransa’da tamtilması için onyıllardır gösterilen büyük çabalara rağmen. Bu denli önemli çalışmaların Fransa’ da geç duyulmasında üç etken rol oynamış olmalı. • İlk engel kuşkusuz zamansaldır. Popper’in yapıtlarını yazdığı tarihle, bunların Fransa’da yayınlanmaları arasında önemli bir zaman farkı vardır. Bilgibilimsel düşüncelerinin merkezini, bir anlamda da temellerini oluşturan “Bilimsel Araştırmanın Mantığı” (BAM), ilk özgün Almanca baskıdan 40 yıl ve İngilizce baskıdan 20 yıl sonra Fransızca’ya çevrilmiştir. Popper’in 1942’de yazdığı tek önemli siyaset felsefesi yapıtı olan “Açık Toplum ve Düşmanları”, Fransızca’ya ancak 1979’da çevrilebilmişti. Eğer bunlara Popp.er’in çalışmalannın önemli bir kısmının henüz Fransızca’ya çevrilmemiş olduğu ve çevrilebilme “şansına” sahip olanların da çok kötü çevrildikleri eklenecek olursa, böylesine zengin ve karmaşık bir düşüncenin Fransa’da kabul edilmesinde karşılaştığı zorluklar daha iyi anlaşılmış olur. • İkinci engel farklı bilimsel alanlarda çalışmalar yapmış olmasıdır. K. Popper bilimsel araştırmaların 8 mantığı üzerine düşüncelerden yola çıkarak, siyaset felsefesi, siyasi iktisat, toplumbilim, antropoloji ve biyolojiye dek uzanan bir alanda düşünce üreten, “zihinsel göçmenliğe”1 sahip bir düşünürdür. Oysa, böyle son derece bilinçli eklektik bir düşüncenin, Fransız akademik çevrelerinin katı ve bölümlere ayıncı anlayışını aşmas1 kolay değildir. Felsefeye ve bilgibilime egemen çevreler Popper’in çalışmaları hakkında tam bir kayıtsızlık gösterecek! erdi ve aradaki perdenin biraz aralanması için Renee Bouveresse’in, Alain Boyer’nin veya Jan Largeault’un yazılannın beklenınesi gerekiyordu. Düşünce tarihçileri de bu alıŞılmadık liberalizm çeşitlernesiyle ilgilenme lutfunda bulunmada biraz geç kalacaklardı. Bütün bunlara, Popper’in düşüncelerini büyük bir sadelik ve açıklıkla ifade etmeye kişisel bir özen göstermesi ve kendi yorumu ile “anlaşılmazlık kültüne” veya “parlak ve etkileyici kapalı anlatımdan” hoşlananlardan uzak durması eklenecek olursa, bazı aydın çevrelerinin ilgisizliği ve tepeden bakmaları daha iyi anlaşılmış olur. • Üçüncü engel daha yenidir ve K. Popper’in düşüncelerinin yakın zamanda Fransa’ya girişine yön veren farklı koşullardan ileri gelmektedir. Popper’in düşüncelerinin göreli güncel başarıları, gerçekte bazı horgörülere de yol açmıştır. Bir yandan son 15 yılda bütüncü nitelikli idcolojilerin görünür bir parçalanma içinde olnnları, Popper’in görüşlerinin kabul edilmesini kolaylaştırınıştır. Zihinsel yaratıların güvenilmezliklerini vurgulnyan Popperci bilgibilimin (epistemolojinin), kuşkucu dal gayla kesişeceği ve bunu bir bozguntın izh•yt>n•Ai doğrudur. Bununla birlikte Popper kendi “yanlı�l.ı macı” görüşlerini kuşkuculuktan özenle ayınnı Vf’ 1 Marie-Helene Bernard-Douchez’nin nefis yaklaşımına göro. Kıırll’npptıı veya Bilimsel Liberalizm, Annafes de l’universite des Scloncos o 1 ıl de Toulouse, 1983. bilimadammın, ne kadar yaklaşık ve yadsınabilir olursa olsun hakikat arayışını tutkuyla sürdürmesi gerektiğini vurgulamıştır. Özellikle, Popperci düşüncenin Fransa’daki liberal fikirlerio yeniden canlanmasına rastlaması, bazı yorumcuların bu liberal canlanışta Popperci eleştirinin de bir rolü olduğunu düşünmelerine yol açtı. Oysa bu yorum zamansız görünüyor ve ikili bir çekince içeri­ .yor. llki zamandizinseldir: Batı’daki liberal yeniden doğuş Popper’ip siyaset üzerine düşünmediği bir döneme rastlıyor, dolayısıyla bu dönemle Popper’in düşünceleri arasmda bir yakınlıktan sözedilebilirse de, bir bağlanmadan kesinlikle sözedil em ez. !kincisi daha zorlayıcı gözükmektedir: “Eleştirel Akılcılık” ya da “yanlışlama” ilkesine dayanan Popperci düşünce dünyası, bu yapısından dolayı her türlü smıflandır- · maya, yaftalamaya pek uygun değildir. Daha dün sosyal demokrasinin koyu bir yandaş ı gibi sunulan, bugün Iiberalizmin bir haçlısı kabul edilen ve muhtemelen yarın da ‘soft’ ideolojinin öncüsü olarak değerlendirilecek Popper, her şeyden önce bir bilgibilimcidir ve siyasi düşüncelerine kolayca bir elbise giydirilemeyecek bir fılozoftur. Bu bakımdan, Popperci düşünceyi günlük değerlendirmelerden ve gereksiz sınırlamalardan uzak tutmak için, K. Popper’in düşüncesinin temel basamaklarmı, düğüm noktal3!ını ve gelişimlerini görmek önemlidir. I. 1919 Sonbalıarı Aydınlarıması Genç Popper’in zihinsel gelişimi üzerinde tarihsel olarak en önemli etkiyi Marksist düşünceyle “Einstein Devrimi” arasındaki karşılaştırma oluşturdu. Marksizm, psikanalize göre “Popperci Yanlışlamacıhk” için daha iyi sınama olanağı idi. Marx’ın öğretisiyle kısa süreli yakınlığını reddeden Popper, kendi lO düşüncesine damgasını vuracak birbirini tümleyen iki buluş yaptı: • Bir yandan, küresel bir dünya kuramının, önermelerinin doğruluğunu göstermek için olguları kendine çekmeyi nasıl kolaylıkla başardığını ve bu yolla düşüneeye sınırlar çizerek, “düşünülebilir” olanla “düşünülemez” olanı nasıl belirlediğini kavrıyor. • Öte yandan da, kişilerin kendilerini nasıl totaliter eğilimiere kaptırarak kapalı dizgeleri kolaylıkla kabul edebildiklerini farkediyor. Popper, tümüyle eleştiriden uzak bir tavırla dogmacı ve sekter inançları hiçbir zaman hoş karşılamamıştır. Einstein’ın yolu Marx’ınkinin tersidir·. Einstein, aralarında Newton’un evrensel kütleçekim kuramının da yeraldığı, gerçek dünyanın bilinebilirliğini şaşmaz bir biçimde temsil ettiği düşünülen önceki kurarnları iyice araştırmadan kabul etmeye yanaşmıyor. Ayrıca, kendi varsayımlarının da derhal keskin deneylede sınanmasına razı olmaktadır ve bir tek olumsuz gözlemin önermeterini geçersizleştireceğini öngi,)rmektedir. Popper “Bitmeyen Arayış”ta şunları yazmaktadır: “Einstein’ın düşüncesinin benim düşüncem üzerinde çok büyük etkisi olmuştur, belki uzun vadede etkilerin en önemüsidir.” Marksist düşünceyle Einstein’ın yönteminin karşılaştırmalı incelenmesi, henüz on yedi yaşındaki genç Popper’e, düşüncesinde gitgide daha büyük bir yer tutacak olan şu iki sorgulamayı tasadamasına olanak veriyor: • llkin bu inceleme Popper’ e, geçersiz kılmanın ya da “çürütme”nin vazgeçilmez değerini ögrctiyor. Marksizm, önermelerinin çoğu yanlış bile çıksa, bin lerce olguyu kendi lehinde kuJianabi1iyor. Oysa, Newtoncu özdek kuramını geçersiz kılmak için bir tck deney Einstein’a yetmektedir; ve bu onun yanlışlıgını, en azından etkisizliğini göstermeye yetecektir. Bir ll’k ll çi.irütme, bilginin ilerlemesi için birçok onaylamadan daha önemlidir. • Bu inceleme aynı zamanda Popper’e, bilimsel düşüncenin gelişmesinde eleştirinin başat rolünü öğretmiştir. 20. yüzyıl yeniden, kökleri geçmişten gelen önemli bir çatışmaya sahne olmaktadır: Bir yanda Marksizm ve psikanaliz gibi “kapalı” dizgeler ki, bunlar dünyanın kesin bir yorumunu oluşturmakta ve başkalarının eleştirilerinden kaçmanın yollarını bulmaya çalışmaktadırlar; öte yanda ise Einstein örneğinde olduğu gibi “açık” dizgeler ki, bunlar varsayımlarının olgulada sınanmasından çekinınernekte ve diğer açıklayıcı kurarnların rekabetini de peşinen kabul etmektedirler. Bu çatışktların bir saygınlık düzeyine ulaşması için “Bilimsel Araştırmanın Mantığı”nın beklenınesi gerekiyordu. Bu kitapta Popper çi.irütme veya yanlışlama ilkesini ortaya attı; böylelikle bilimi, bilim olmayandan kesin olarak” ayırma” yı sağlayacak bir ölçüt ortaya çıktı. Şu halde denebilir ki, Popper’in tüm yapıtı ilk sezgilerini 1919 sonbahannda edindiği ve BAM’da geliştirdiği izleklerin geniş kapsamlı bir incelemesidir. II. Açıklamanın Geliştirilmesi BAM bir başlangıçtan çok bir sonu temsil etmektedir. Bu tarihten itibaren sırtını “yanbşlamacılığa” sağlarnca yasiayan Popperci bilgibilim dış ögelerle . daha da zengirıleşirken, yeni alanlara yayılmadan önce de başlangıç koşullarını sağlamlaştırdı. Bu bakımdan BAM, Popper’in yaşayan ve yaratıcı bilgi kavramını, varsayımların sırasıyla kendilerine de yönelecek cesur tahminlere göre sürekli düzeltildiği bu gerçek “sürekli devrimi” çok iyi yansıtıyor.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir