Sevgili yoldaşlar, yeni üniversiteli iş arkadaşlarım ve Küba’nın kurtuluşu uğruna mücadeledeki eski silâh arkadaşlarım, bu söylevime başlarken, bugün bana sunulan onur payesini ancak genel olarak halk ordumuza bir saygı nişanesi olarak kabul ettiğimi belirtmek isterim. Bunu kişisel bir paye olarak kabul edemezdim; çünkü anlamına uygun bir içeriği olmayan hiçbir şeyin bugünkü yeni Küba’da değeri yoktur. Ernesto Guevara olarak, pedagoji fakültesinin fahri doktorluk payesini nasıl kabul edebilirdim; öğrendiğim tek pedagoji, savaş alanlarının, kaba sözlerin, kan dökücülüğün pedagojisidir. Bunlarla cübbe giymeyi hakettiğimi sanmıyorum, bu nedenle Direniş Ordusunun üniformasını üzerimden çıkarmıyorum, ancak, ordumuz adına ve onu temsil etmek üzere profesörler toplantısına gelip katılabilirim. Fakat hepimiz için bir şeref olan bu payeyi kabul ederken, halk ordusunun ve muzaffer ordumuzun selamını ve saygısını iletmek isterim. Birgün, bu merkezin öğrencilerine, küçük bir konferansla, üniversitenin işlevleri konusunda düşündüklerimi açıklamaya söz vermiştim. İşlerim, olayların yoğunluğu bunu gerçekleştirmemi önledi; bugün fahri profesörlük payemle onur kazanmış olarak sözümü yerine getireceğim. Her şeyden önce, yeni Küba’nın hayatındaki temel işlevi konusunda üniversiteye ne söylemeliyim? Yalnızca öğrenciler hakkında değil, profesörler hakkında da, üniversitenin, zencilerle, melezlerle, işçi ve köylülerle renklenmesi gerektiğini söyleyeceğim; çünkü üniversite kimsenin malı değildir. Küba halkına aittir. Bugün temsilcileri bütün hükümet görevlerine getirilmiş olan bu halk, silahlanarak ayaklandı ve gericiliğin engelini yıktıysa, bunun nedeni bu engelin esnek oluşu değildi. Böyle bir esneklikten yararlanıp halkın atılımını durdurabilecek zekâyı gösteremediler; halk zafere ulaştı, fakat muzaffer bir halk olmasına rağmen yine eğitimsiz olarak kaldı. Bugün, halk kendi gücünden emindir, kendini eğitebileceğini biliyor ve üniversitenin kapısına gelip dayanmıştır. Üniversite esnek olmalı ve zencilerle, melezlerle, işçi ve köylülerle renklenmelidir, yoksa… halk kapılarını kıracak ve üniversiteyi istediği renklere boyayacaktır. İlk mesajım budur. Daha zaferin ilk günlerinde, ülkenin üç üniversitesine de bu mesajımı iletmek istiyordum, fakat bunu ancak Santiago üniversitesinde yapabildim. Benden halk olarak, Direnme ordusu olarak ve pedagoji profesörü olarak bir öneride bulunmamı isteseler, halka gitmek için kendini halktan biri olarak hissetmek, halkın ne olduğunu, ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu, neler duyduğunu bilmek gerekir, derdim. Biraz üniversite içinde analiz ve istatistik yapmak ve kaç isçinin, kaç köylünün, alın teriyle günde sekiz saat çalışanlardan kaçının bu üniversitede temsil edildiğini araştırmak gereklidir. Bu konuda kendi kendine soruşturma yaptıktan sonra, kendini analizleme yöntemine başvurup, bugün Küba’nın başında bulunan hükümetin, bu üniversitede halkın iradesini temsil edip etmediğini sormalıdır. Hükümet nerededir ve ne yapıyor? O zaman, maalesef, bugün Küba halkının hemen hemen mutlak çoğunluğunu temsil eden hükümetin, aracısız olarak halkın duygu, istek ve iradesini dile getirmek için, yöneliş kazandırmak, sözünü söylemek, uyarıcı çığlığını işittirmek için Küba üniversitelerinde sesini duyuramadığını görürüz. Las Villas üniversitesi bu durumu düzeltmek için ileriye doğru bir adım attı ve sanayileşme üzerine forum düzenlediğinde Kübalı sanayicilerle birlikte hükümete de çağrıda bulundu. Bizim, tüm devlet örgütlerinin ve devlete bağlanan örgütlerin teknisyenlerinin fikirleri soruldu; çünkü kurtuluşun bu ilk yılında şaşaalı biçimde hür teşebbüs demlen şeyin oldum olasıya yapamadığı kadar çok iş yaptığımızı öğünmeksizin söyleyebiliriz. Yine, hükümet olarak, tarım reformunun doğrudan doğruya sonucu olan Küba’daki sanayileşmenin, devrimci hükümetin yön verişiyle ve onun aracılığıyla yapılacağını, ülkenin gelişiminin bu aşamasında özel girişimin elbette ki ö-nemli bir rol oynayacağım, fakat normları hükümetin koyacağını bunun nedeninin yararlılıkları, bu bayrağı yükseltenin kendisinin olması, belki de kitlelerin en küçük bir etkisine karşılık vermek olabileceğini, fakat hal ne olursa olsun ülkenin sanayi sektörünün baskısı olmayacağını söyleyebiliriz. Sanayileşme ve gerektirdiği çabalar doğrudan doğruya hükümetin eseridir, bu nedenle sanayiyi planlayacak ve yönlendirecek olan odur. Sözüm ona Kalkınma Bankasının verdiği yüklü krediler, bu ülkede ortadan kaldırılmıştır. Bu banka, örneğin bir sanayiciye 16 milyon pesoluk bir kredi veriyor, sanayiciyse yalnızca 400.000 peso yatırıyordu -bunlar gerçek sayılardır- bu para da adamın cebinden çıkmıyor, makina satıcılarının, makina alımı için verdikleri yüzde 10 komisyondan geliyordu ve hükümet 16 milyon peso kredi verirken 400.000 peso yatıran bu bay, işletmesinin mutlak sahibiydi. Ona, uygun ödeme zamanları tanınıyor ve ne zaman işine gelirse o zaman ödeme yapıyordu. Yeni hükümet buna karşı çıkıyor, bu durumu kabul etmiyor, halkın parasıyla kurulmuş olan bu işletmenin kendisinin olduğunu ilan ediyor ve eğer hür teşebbüs, tümüyle Küba ulusunun parasından yararlanan birkaç ayrıcalıklıdan oluşuyorsa kendisinin, ,yani hükümetin hür teşebbüse karşı olduğunu açıkça söylüyor: ne olursa olsun, sanayi işletmeleri devlet planlamasına bağlı olmalıdır. Planlamanın çetin alanına yaklaştığımıza göre, bir baştan bir başa ülkenin sanayi gelişimini planlayan devrimci hükümetten başka hiç kimsenin ulusun gelecekteki ihtiyaçlarını karşılayacak gerekli teknisyenlerin özelliklerini ve miktarını saptamaya hakkı yoktur ve ancak belirli bir miktarda avukat ve doktora ihtiyaç olduğunu, fakat beş bin mühendis ve on beş bin her türlü sanayi dalında çalışacak teknisyene ihtiyaç duyulduğunu söylediğinde hiç değilse devrimci hükümete kulak vermek ve bu elemanları yetiştirmek gerekir, çünkü gelecekteki gelişmemizin garantisi budur. Bugün tüm çabalarımızı Küba’yı değişik bir Küba yapmaya adıyoruz. Fakat sizinle konuşan pedagoji profesörü hayal kurmuyor. Kendisinde pedagoji profesörlüğünden de Merkez Bankası yöneticiliğinden de eser olmadığını ve eğer bugün onun bu görevlerden herhangi birini yerine getirmesi gerekiyorsa, kendisini buna zorlayanın halkın ihtiyaçları olduğunu çok iyi biliyor. Halk için olsa da, bu ıstırap çekilmeksizin yapılamaz, çünkü her halükarda bir yandan öğrenirken bir yandan da çalışmak gereklidir. Halktan yapılan yanlışların üzerine sünger çekmesi istenmelidir, çünkü yeni bir göreve geldiğinde, kimse yanılmaz değildir, kimse doğuştan bilgin değildir. Bir zamanlar doktor olan, sonra koşulların zorlamasıyla silaha sarılmak zorunda kalan ve iki yıl sonra kendini gerillacı komutanı olarak kabul ettiren, daha sonra ise banka müdürü, ya da ülkenin sanayiinin yöneticisi olan, üstelik de pedagoji doktoru olabilen bu karşınızdaki profesör gibi, bu ülkenin öğrenci gençliğinin de, herkesin, yakın bir gelecekte, duraksamaksızın ve yolda öğrenmek zorunda kalmaksızın kendisine gösterilecek görevi kabul edebileceği şekilde hazırlanması gereklidir. Fakat sizinle konuşan, halk çocuğu olan, halkın yarattığı bu profesör, yine aynı halkın da eğitim hakkına sahibolmasını, eğitimde duvarların yıkılmasını, eğitimin yalnızca çocuklarının eğitim yapmalarını sağlayacak paraya sahibolanların ayrıcalığı olmamasını, eğitimin Küba’nın günlük ekmeği olmasını ister.

Ernesto Che Guevara – Sosyalizm Ve İnsan
PDF Kitap İndir |