Elkins, Rueckert, McCarty – Ra Bilgileri 3

RA: Sizleri Tek Sonsuz Yaratan’ın sevgi ve ışığı ile selâmlarım. Şimdi sizinle iletişim kuruyoruz. SORU: RA BİLGİLERİ’nin bu üçüncü kitabına başlarken önce önemli bulduğum bir soru yönelteceğim. Ayrıca, önemsiz olmakla birlikte kendimi sormak zorunda hissettiğim bir sorum daha var. İlk sorum, hasat olayı hakkındaki son noktayı açıklığa kavuşturacak. Ben hasatın denetlenip denetlenmediğini merak ediyorum. Eğer denetleniyorsa, buna niçin gerek duyulduğunu ve bir varlığın hasata uygun olup olmadığını o varlığın menekşe rengi ışını gösterdiğine göre, denetleme mekanizmasının nasıl işlediğini sormak istiyorum. Hasatın varlıklar tarafından denetlenmesi şart mıdır, yoksa bu otomatik olarak mı yapılır? RA: Hasat zamanlarında daima hasatçılar vardır. Meyve kendisi olgunlaşır ama bu nimetin zedelenmeden yerli yerine yerleştirilmesi için biraz denetim de gereklidir. Hasat üç düzeyden varlıklar tarafından denetlenir. İlk düzey (kat) gezegenseldir; buna meleklerin katı da diyebilirsiniz. Bu tip koruyucular arasında bir varlığın akıl/beden/ruh bileşimi bütünlüğü1 ya da Yüksek Benliği ile, varlığın içsel arayışı dolayısıyla bu varlığa doğru çekilmiş olan içsel katlara ait varlıklar da bulunur. Bu süreci denetleyenlerin ikinci türü, Konfederasyon üyeleri arasında bu onur/görev’i yüklenmiş olanlardır. Onlar, hasat edilen varlıklar ne denli karmaşa içine düşmüş olurlarsa olsunlar ya da Yüksek Benlikleri’yle temas kuramayacak durumda da olsalar -ışığın gücü, parlaklığı dışındakihiçbir nedenle sendeleyip düşerek yitmemeleri amacıyla, ışık/sevgi basamaklarının kenarlarında dururlar. Bu Konfederasyon üyesi varlıklar, sendeleyenleri yakalar ve onları yeniden doğrulturlar ki ışığa doğru yolculuklarına devam edebilsinler2… Bu süreci denetleyen üçüncü grup ise sizin Koruyucular adını verdiğiniz gruptur. Bu grup, bizim oktavımızın bir üst oktavında bulunanlardandır ve ışığı getirenler olarak hizmet ederler. Bu Koruyucular, gerekli ışık/sevgi yayınlarını, son derece titiz ve duyarlı bir biçimde, ince farkları 1 Bkz. Ra Bilgileri 2, s: 59-60-62 2 Bkz. Ra Bilgileri 1, s: 96 6 CELSE 51 – 13 Mayıs 1981 görebilmeyi sağlayacak şekilde gerçekleştirirler, böylece her varlığın tam ve kesin ışık/sevgi titreşimi belirlenebilir. Bir açıdan hasat otomatiktir, şöyle ki; hasat edilenler, hasat sırasında değiştirilemez olan şeye göre tepki verirler. Bu da menekşe rengi ışın yayınıdır. Çevrede bulunan yardımcılar ise, her varlığın kendi menekşe rengi ışın kişiliğini en iyi şekilde ifade edebilme konusunda kusursuz bir fırsata sahip olabilmesi için hasat sürecinin tam ve doğru uygulanışını güvence altına almak üzere oradadırlar. SORU: Şimdiki sorum, aslında önemsiz kabul ettiğim bir soru. Bu soru bana, UFO fenomeniyle yoğun şekilde ilgili bir kişi tarafından soruldu. Eğer soruyu çok önemsiz bulursanız atlayabiliriz. Bana, dördüncü yoğunluk derecesine ait bir aracın buraya nasıl gelebildiği soruldu. Çünkü ışık hızına yaklaşıldıkça kütlenin de sonsuza yaklaştığını biliyoruz. Benim sorum şu; bu aracı (gemiyi) kullanmanız gerçekten gerekli mi? RA: Önce, bu bilgilerin gerçekten önemsiz oldukları konusunda sizinle aynı kanıda olduğumuzu belirtmeliyiz. İkinci olarak, sizin deyiminizle uzaklardan gelenlerin çoğu, sizin anladığınız şekliyle bir araç kullanmaya (bir gemiyle gelmeye) gereksinim duymazlar. Bu sorunun kendisi, sizin sahip olmadığınız bir idrake sahip olmayı gerektirmektedir. Yine de, söylenebilecek şeyleri söylemeye çalışacağız. Önce şunu söylemeliyiz: Az da olsa, sizin şu anda idrakinde olduğunuz sınırlamaları deneyimledikleri halde, yıldız sistemleri arasında yolculuk edebilecek bir aracı kullanmayı öğrenebilmiş bazı üçüncü yoğunluk derecesi varlıkları vardır. Bu varlıklar hidrojeni sizin şimdi anladığınızdan farklı bir yolla kullanmayı başarmışlardır. Bu varlıklar yine de, yolculukları sırasında sizin ölçülerinize göre çok uzun bir zaman harcamaktadırlar. Ancak, bu uzun uçuş sürelerine dayanabilmek amacıyla bedensel ve zihinsel süreçlerini yavaşlatmak için hipotermiyi kullanmayı öğrenmişlerdir. Sirius’tan gelen varlıklar bu tiptedirler. Bunun dışında iki tip daha vardır. Bunlardan biri, sizin galaksinizde bulunan dördüncü, beşinci ya da altıncı yoğunluk derecelerinden gelenlerdir. Bunlar ışık hızını bir çeşit sapan (fırlatıcı) olarak kullanan bir enerji sistemi keşfetmişlerdir. Böylece istedikleri yere, sizin ölçülerinize göre fark edilir bir zaman süresi harcamadan -anında- varabilmektedirler. Bir başka tip deneyim ise başka galaksilerin dördüncü, beşinci ve altıncı yoğunluk derecelerinden olan ve sizin galaksinizden olup da evreni tek bir varlık olarak algılamayı öğrenecek kişilik disiplinine erişmiş bazı varlıkların, bu idrakleri sayesinde bir noktadan diğerine sadece düşünce 7 CELSE 51 – 13 Mayıs 1981 gücüyle gitmeleri ve kendi ışık bedenlerini saracak gerekli aracı materyalize etmeleridir. SORU: Bu son tipin, dünyaya iniş yapan Orionlular olarak karşılaştığımız tip olduğunu kabul ediyorum. Doğru mu? RA: Orion grubu içinde hem en sonuncu, hem de bir öncekiler bulunmaktadır. SORU: Bu geçiş için niçin bir araç kullanılması gerekiyor? Siz, Ra olarak, daha önce Mısır’a gittiğinizde çan biçimi bir araç kullanmıştınız, ama bunu düşünce gücüyle yapmıştınız. Sırf bedeninizi materyalize etmek yerine niçin bir araç kullandığınızı söyler misiniz? RA: Araç ya da gemi, onun üzerinde bizim konsantrasyonumuzun hareket ettirici güç olarak fonksiyon görebileceği bir düşünce-formudur. Böyle bir işte, odak noktası olarak kendi akıl/beden/ruh bileşimlerimizi kullanmamayı tercih ederiz. SORU: Teşekkür ederim. Anladığıma göre -eğer yanlışım varsa düzeltiniz- bizlerin, her biri tayfın (spektrumun) yedi renginden birine tekabül eden yedi bedenimiz var. Bu yedi bedeni meydana getiren enerji evrensel tipte bir enerjidir. Bu enerji gezegen ortamımıza doğru akar ve çakralar dediğimiz yedi enerji merkezinden girerek bu yedi çeşit bedenimizi meydana getirir ve kusursuz hale geçirir. Bu bedenlerin her biri, bir şekilde bizim zihinsel durumumuzla ilgilidir ve bu bedenlerin ne derecede kusursuz olacağı ve içeri girecek enerjinin toplamı bu zihinsel durumun bir fonksiyonudur ve zihinsel durumumuzla biz, bu yedi bedeni yaratan enerjinin içeri akışını bir dereceye kadar engelleyebiliriz (tıkanıklığa uğratabiliriz). Söylediklerim içinde yanlışım varsa lütfen düzeltir misiniz? RA: Söyledikleriniz esas olarak doğrudur. Ancak, “zihinsel durum” terimini kullanmakla, yoğunluk derecenizde meydana gelen enerji tıkanıklıklarının oluş şekillerini aşırı biçimde sadeleştirmiş oluyorsunuz. Akıl bileşiminin, beden ve ruh bileşimleriyle, sabit olmayan (değişken) ilişkileri vardır. Bunun için de ruh ile akıl ya da bedenle akıl arasında çok değişik düzeylerde tıkanıklıklar olabilir. Daha iyi anlaşılabilsin diye şöyle söyleyelim: Her enerji merkezinin yedi alt-rengi vardır. Bunun için de, ruhsal/zihinsel tıkanıklıklar zihinsel/bedensel tıkanıklıklarla bir araya geldiğinde, enerji merkezleri bundan çeşitli şekillerde etkilenirler. Buradan da, dengelemenin ve tekâmül sürecinin nasıl kesin hatlarla belirlenemeyen bir doğası olduğunu anlayabilirsiniz. 8 CELSE 51 – 13 Mayıs 1981 SORU: Bunun verimli bir soru olacağından emin değilim ama arada bir bağlantı olduğunu sandığım için soracağım: Büyük Piramit’in Esrarı adlı kitabın arka kapağında Eski Mısır devrinden kalma bazı çizimlerin ya da resimlerin özdeşbaskıları vardı. Bunların bazılarında, kuşların yatay durumdaki bazı varlıkların üzerlerinden uçmakta oldukları görülüyordu. Bunun ne demek olduğunu ve Ra ile ilgisi bulunup bulunmadığını söyleyebilir misiniz? RA: Söz ettiğiniz resimler, bizim daha ileri deneyimlere doğru bir geçiş olarak algıladığımız ölümü, bu anlayışı taşıyan öğretimizi çarpıtıp saptıran birçok resimden bazılarıdır. Çarpıtmalar “ölü” akıl/beden/ruh bileşiminin geçirdiği süreçlerin kendine özgü doğasıyla ilgili düşünceleri kapsamaktadır. Sizin felsefenizde (kültürünüzde) bu, Gnostisizm3 sapması olarak adlandırılabilir; bu, insanın dikkatle algılanmış ve vurgulanmış davranışlar, kavramlar ve semboller vasıtasıyla bilgi ve uygun bir konum kazanabileceğini kabul eden bir öğretidir. Aslında fiziksel bedenin ölüm süreci daha önce de nitelendirdiğimiz gibidir: Bu sırada varlığa yardım edilmektedir ve ölüm anında yapılması gereken tek şey, varlığın, çevresindeki varlıklar tarafından bedeninden kurtarılması ve bu sürecin, etrafında yas tutanlar tarafından övgüyle karşılanmasıdır. Ölümü deneyimlemekte olan akıl/beden/ruh bileşimine ancak bu yolla yardım edilebilir, yoksa dikkatle izlenen ve her zaman aynen yinelenen törenlerle değil. SORU: Daha önce enerji merkezlerinin dönme hızlarından söz etmiştiniz. Bunun enerji merkezlerinin tıkanıklığa uğramalarının bir fonksiyonu olduğunu mu düşünmeliyiz? Yani, enerji merkezi ne kadar az tıkanmışsa (ona doğru akan enerji akımının önü kesilmemişse), dönme hızı o kadar yüksek olur ve içeri-akan enerji de o oranda artar. RA: Dediğiniz kısmen doğrudur. İlk üç enerji merkezinde, bu enerjinin hiç kesintisiz olarak akması, dönme hızlarını yaratır. Ama varlığın daha üst enerji merkezleri geliştikçe, bu merkezler kristalleşmiş yapılar meydana getirerek doğalarını ifade etmeye başlarlar. Bu da enerji merkezlerinin daha yüksek ya da daha dengeli bir faaliyete geçirilme şeklidir. Bu şekilde bu enerjinin uzay/zaman doğası, denge ve düzenin zaman/uzay doğasına dönüştürülmektedir. SORU: Kristalleşmiş yapılardan ne kastediyorsunuz? 3 Gnostisizm: Hristiyanlığın başlangıcında ruhanî sırları ve yaratılışın sırrını bilme iddiasında olan mezhep. (Ç.N.) 9 CELSE 51 – 13 Mayıs 1981 RA: Gelişmiş bir varlıkta fiziksel bedenin her bir enerji merkezinin belli bir kristal yapıya sahip olduğu görülür. Nasıl sizin dünyanızda iki kar tanesi bile birbirinden farklıysa, bu kristal yapıların her biri de diğerinden biraz farklıdır. Ama her biri kendi içinde düzenlidir. Kırmızı enerji merkezi, çoğu kez dümen dolabı biçimindedir. Turuncu enerji merkezi ise üç yapraklı bir çiçek şeklini taşır. Sarı enerji merkezi yuvarlaktır, tıpkı bir yıldız gibi birçok fasetaya sahiptir. Yeşil enerji merkezine bazen nilüfer (lotus) şekilli merkez de denir; kristalleşmiş yapıdaki noktaların sayısı bu merkezin gücüne bağlı olarak değişir. Mavi enerji merkezinde belki yüz adet faseta bulunabilir ve bu merkez son derece parlak olabilme özelliğini taşır. Çivit rengi enerji merkezi daha dingin bir merkezdir ve çoğu varlıkta esas şekli olan üçgen ya da üç yapraklı yonca şekline sahiptir. Ancak, daha alt enerjilerini dengeleyebilmiş olan bazı ustalar bu merkezde de daha çok fasetalı şekiller yaratabilirler. Menekşe rengi enerji merkezi en az değişken olan merkezdir ve sizin kültürünüzde bazen bin-yapraklı olarak tarif edilir; çünkü bu merkez akıl/beden/ruh bileşimi sapması bütünlüğünün bir özeti, bir toplamıdır. SORU: Şu anda çivit rengi merkezde bir his duyuyorum. Eğer bu merkez bütünüyle faaliyete geçirilmiş olsaydı ve hiçbir enerji tıkanıklığı olmasaydı, hiçbir şey hissetmeyecek miydim? RA: Bu sorunuza yanıt verirsek Karışıklık Yasası’nı (ya da Özgür İrade Yasası’nı) ihlâl etmiş oluruz. SORU: Bedenin ölümünün hemen ardından çivit rengi ışın bedeninin faaliyete geçirildiğini, bu bedenin ana form-yapıcı beden olduğunu daha önce belirtmiştiniz. Bunun nedeni nedir? RA: Bu soru, bu celsenin son sorusu olsun. Çivit rengi beden, zeki enerjinin bir benzeri olarak kabul edilebilir. Yani mikrokozmos bazında, Logos’un ta kendisidir o. Akıl/beden/ruh bileşimi bütünlüğü’nün zeki enerjisi, varlığını Yaratan’dan ya da sonsuz zekâdan alır. Yaratan’ın hem makrokozmos, hem de mikrokozmosda iki özelliği birden taşıdığı anlaşılmalıdır: Potansiyel kazandırılmamış ama zeki sonsuzluk; işte var olan her şey budur. Özgür irade, hem hepimizin Yaratan’ına, hem de her birimize -iradesi olan sonsuz zekâ ile- “birlikteYaratan” olmamız için potansiyel kazandırmıştır. İşte çivit rengi ya da form-yapıcı beden bu irade ile bağlantı kurarak onun bilgeliğini, sizin dikkatsizce “bir kişi” dediğiniz bu 10 CELSE 51 – 13 Mayıs 1981 birlikte-Yaratan ya da alt-alt-Logos’un yer alacağı uygun yer ve deneyim tipini seçmekte kullanır. Sizi Tek Sonsuz Yaratan’ın sevgi ve ışığı ile terk ediyorum. O’nun gücü ve huzuru ile mutlu kalın. Adonai.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir