Elkins, Rueckert, McCarty – Ra Bilgileri 1

Bu kitap, dünya-dışı varlıklarla iletişim kurabilmek için geliştirilmiş bir deneyin, yirmi altı celsesinin ses kayıtlarının tam ve eksiksiz olarak yazıya geçirilmiş şeklidir. Bu deneye 1962 yılında başladık ve on dokuz yıl boyunca geliştirdik. 1981 yılında çabalarımızın deneysel sonuçları hem nitelik hem de kesinlik açısından derinlemesine değişti. Bu kitap, çalışmamızın bu son aşamasının başlangıcının bir kaydından ibarettir. Deneysel çalışmamız başladığından bu yana, hatta bir araştırma grubunu resmen oluşturmamızdan önce bile, araştırmamızın doğası hakkında hatırı sayılır bir karışıklık söz konusu olmuştur. Burada, kendi bakış açımın tamamıyla bilimsel olduğunu kabul ettiğimi belirtmek isterim. Birçok okuyucu, bu bilgileri değerlendirirken, önceden edinilmiş ve objektif olarak bilimselden, sübjektif olarak dinsele kadar değişen bir felsefi önyargıyı dayanak noktası olarak alacaktır. Araştırma grubumuzun, deneysel verileri herkese sunmak dışında bir amacı yoktur. Bu verilerin anlamı konusunda her okuyucu kuşkusuz kendi sonucunu çıkaracaktır. Geçtiğimiz yıllarda, bilimsel araştırmanın kabul edilmiş (klasik) yöntemleriyle uyuşmayan fenomenler hakkında pek çok tartışma yapılmıştır. Bu fenomenler arasında UFOlar’ı, zihinsel güçle metal bükmeyi, psişik ameliyatları ve mucize gibi görünen birçok olayı sayabiliriz. Elbette bu fenomenleri kanıtlamak ya da çürütmek, rasgele gözlemcilerin yapabilecekleri ya da yapmaları gereken bir şey değildir. Bununla birlikte, bu gibi olaylar hakkındaki kamuoyunun, çabucak yapılan yüzeysel incelemeler sonucunda oluşturulduğunu görüyoruz. Paranormal fenomenler alanında yaptığım neredeyse otuz yıllık araştırma ve deneylerden sonra kendimi, bu konuda sonuca varmakta çok tedbirli davranılması gerektiği konusunda uyarıda bulunma zorunluluğunda hissediyorum. Çünkü bir hile ya da oyun, eğer para ya da şöhret getiriyorsa, hatta sadece keyif verecekse bile onu yapacak birileri mutlaka bulunur. Bunun sonucu olarak da, paranormal ve pisişik alanlar daima düzenbazların kol gezdiği alanlar olmuştur ve ciddi araştırmacılar da olası gerçeklerin şekerini bulabilmek için pek çok keçiboynuzu çiğnemek zorunda kalmışlardır. Bu, özellikle Filipin usulü psişik ameliyatlar ve ruhlarla kurulan iletişim konusunda geçerlidir. Mevcut bilimsel modelimizi (sistemimizi) oldukça yetersiz buluyorum. Fikrimce, doğa konusundaki felsefemiz, yani kabul ettiğimiz sistem, aslında keşfedilmeyi bekleyen çok daha kapsamlı bir düzenin özel bir parçasından ibarettir. Araştırmalarımızın bu keşif yönünde ilerlediğini umuyorum. Dünyadışı iletişime ait birkaç milyon sözcüğü sindirdikten sonra, bu kitabın ve diğer Ra Bilgileri’nin, şimdiye kadar keşfettiğim en 5 GİRİŞ yararlı bilgiler olduğu sonucuna vardım. Oldukça akıl karıştırıcı olan UFOloji ve parapsikoloji konularına derinlemesine daldıktan sonra, işlerin “gerçekten nasıl oldukları” konusunda bir fikir de oluşturdum. Kuşkusuz, ileride karşılaşabileceğim yeni bilgiler, bu fikrimi değiştirmeme neden olabilirler. Bu kitap benim fikrimi savunan bilimsel bir yayın değildir, onun için de geçerliliği konusunda tartışmayacağım. Aşağıda, ne yaptığımız hakkında elimden gelen en iyi tahmini yapıyorum. Bu tahminin gerçeğe ne kadar yaklaşabildiğini ancak zaman gösterecektir. Araştırma grubumuz, “Ra” denen dünyadışı bir ırkla iletişim kurmak için benim “ayarlanmış trans telepatisi” adını vermeyi tercih ettiğim bir yöntemi kullanmaktadır. Ra tarafından da tercih edildiği için İngilizce’yi kullanmaktayız. Aslına bakarsanız, Ra benden daha iyi İngilizce biliyor! Ra, bundan yaklaşık 11.000 yıl önce, dünyalıların zihinsel gelişimine yardım etmek amacıyla, bir çeşit dünyadışı misyonerler olarak dünyaya indi. Bu amacına erişemeyen Ra yeryüzünden çekildi, fakat bu gezegendeki faaliyetleri yakından izlemeye devam etti. Bu nedenle Ra, dünyamızın tarihi, konuşulan diller v.s. konusunda çok bilgilidir. Ra’nın nasıl bir şey olduğunu, yani onun doğasını anlamak çok güçtür. Ra, altıncı yoğunluk derecesinde bulunan bir toplumsal bellek bileşimidir. Şu anda dünya, tekâmül aşamasında, üçüncü yoğunluk derecesinin sonlarına yakın bir yerde bulunduğuna göre, Ra bizden üç tekâmül devresi daha önde demektir. Başka bir deyişle, Ra’nın şu andaki durumu, dünyalılara göre milyonlarca yıl ilerideki bir aşamadır. Bundan 11.000 yıl önce Ra’nın insanoğlu ile iletişim kurmakta zorlanmasına şaşmamak gerek. Şu andaki “aydınlanmış” durumumuzda bile aynı sorun varlığını sürdürmektedir. Bu giriş yazıldığı sırada Ra ile iletişim kurma deneylerimizin yüz celsesini arkada bırakmış bulunuyoruz. Yaklaşık üç yüz bin sözcükten oluşan bu bilgi bana daha uygun bir bilimsel model hakkında fikir verdi. Bu model ancak zamanla ve yapılacak deneylerle geliştirilebilir ve geçerli kılınabilir. UFOloji çok kapsamlı bir konudur. Bu konuda yeterli temel bilgileri vermeye kalkarsam, bu giriş bölümü kolaylıkla bir kitap uzunluğuna erişebilir. Onun için artık bu çelişkilerle dolu ama gelişmekte olan bilim alanından söz etmeyeceğim. Onun yerine, araştırmamızın başlangıcından bugüne ve Ra temasına kadar olan aşamalarındaki kayda değer bazı noktalara değineceğim. Uzun yıllar boyu araştırma ortağım olan Carla L. Rueckert’e öykümüzü anlatmasını rica ettim. Carla L. Rueckert: Don Elkins ile ilk kez 1962 yılında tanıştım. Bir üniversite profesörü ile bir psişik araştırmacının karışımından doğan 6 GİRİŞ kişiliği bana büyüleyici gelmişti. 200’den fazla ekminezi1 deneyi yaparak, doğum öncesine inmiş, tekrardoğuşun mümkün olup olmadığını ve gerçek durumu araştırmıştı. 1962’de Don’un, Ford Motor Şirketi’nde çalışan bir mühendis olan Harold Price’ın da yardımıyla geliştirdiği ve bir hipotezini denemek için sürdürdüğü bir deneye ben de katıldım. Price, Don’a, çok ilginç bulduğu bazı bilgiler vermişti. Bu bilgilerin dünyadışı kaynaklı olduğunu iddia ediyordu. Bu bilgilerin içeriği genelde metafizikle ilgiliydi ve Don’un o ana kadar öğrendiği şeyleri onaylar nitelikteydi. Bu bilgiler, dünyadışı varlıklarla fiilen fiziksel temas gerekmeden onlardan nasıl daha fazla bilgi edinilebileceğinin yolunu da gösteriyordu. Don’un hipotezi ise bu fenomenlerin tekrarlanabilir olabileceğiydi; bunun için de mühendislik öğrencilerinden bir düzine kadarını, Detroit grubunun temas kurduğuna benzer bir kaynakla bir çeşit telepatik temas kurmak amacıyla yapılacak bir deneye katılmaya davet etti. Bir arkadaşım kanalıyla bu projeden haberdar olup ilgi duyduğum için ben de on üçüncü kişi olarak aralarına katıldım. Bu ilk günler esnasında, temas kurmak için çabalarken, Don, durumu kontrol altında tutabilmek için çok zorlanıyordu. Aylar geçiyor, dikkate değer fakat aynı zamanda şaşırtıcı sonuçlar elde ediliyordu. Talimata uygun olarak oturup “meditasyon” yaparken, grupta benden başka herkes garip sesler çıkarmaya başlamıştı. Benim açımdan ise bu ilk altı ayda en zor gelen şey ciddiyetimi koruyabilmek ve celseler giderek genizden gelen garip seslerin, dil şaklatmaların ve yutkunmaların meydana getirdiği gürültülü bir senfoni haline gelirken gülmemekti. Detroit’ten gelen temasçılardan birinin grubumuzu ziyareti, deneyin niteliğini kökten değiştirdi. Temasçı, grupla beraber oturur oturmaz telepatik temas kurdu ve şöyle konuştu:”Neden hepiniz aklınızdan geçenleri söylemiyorsunuz? Sizi iletişim aracı olarak kullanmaya çalışıyoruz ama hepiniz uygun sözcükleri söyleyemeyeceğiniz korkusuyla bloke olmuş durumdasınız.” Detroit’li aracı Walter Roberts vasıtasıyla grup, analizden kaçınma ve aklına gelenleri söyleme talimatı aldı. İletişimin analizini ise temas bittikten sonra yapacaktık. O geceden sonra bir ay zarfında grubun yarısı bilgi iletmeye başladı. Bir yıl sonra ise grupta benim dışımda herkes artık temas kurabiliyordu. Başlangıçta konuşma çok yavaş cereyan ediyordu, çünkü herkes zihninde oluşan sözcükleri tam olarak algılamayı bekliyordu. İletişimi naklederken hata yapma korkusuyla kendilerini tam olarak kontrol altında tutmayı istiyorlardı. Yine de, bu garip deneye katılan ilk öğrenci grubu için bu çok heyecan verici bir deneyim olmuştu. 1 ekminezi: Deneğin hipnoz altına alınarak doğum anına ve daha öncesine indirilmesi. (Çevirenin Notu (Ç.N.)) 7 GİRİŞ 1970 yılının Ocak ayında, Louisville’de bir özel okulda kütüphaneci olarak çalıştığım işimden ayrıldım ve tamamen Don için çalışmaya başladım. Artık Don, varoluşun büyük gizeminin çözülebilmesi için en uygun yolun dünyadışı varlıklarla temas kurulabilmesini mümkün kılacak tekniklerin araştırılması olduğuna inanıyordu ve bu konudaki çabalarını yoğunlaştırmıştı. Bu devrede Don, UFO araştırmalarıyla ilgili birçok alanda çalışmalarını sürdürüyor ve “bilmecenin parçalarını bir araya getirmeye” çalışıyordu. Bizim için en büyük bilmecelerden biri de, UFOlar’ın nasıl ortaya çıktıkları (cisimleştikleri, materyalize oldukları) ve sonra nasıl ortadan kayboldukları (demateryalize oldukları) idi. Bu fenomen henüz kavrayamadığımız yeni bir fizik yasasını ve bu yasanın uygulamasını beraberinde getiriyordu. Ben kendisiyle çalışmaya başlamadan önce Don, kendi başına pek çok celseye katılmış ve son derece sistematik bir biçimde listesindeki isimleri tarayarak bir bir listeden çıkarmıştı. O başkalarına kanıtlamak için değil, kendisi inanabilmek için bir materyalizasyon tezahürü arıyordu. Bu gibi celselerdeki materyalizasyon tezahürlerinin UFOlar’ın materyalize olmalarıyla aynı türden olaylar olduğuna inanıyordu. Şöyle akıl yürütüyordu: Eğer durum böyleyse ve bir celsedeki materyalize olma ve tekrar ortadan kaybolma olayının mekanizmasını bizzat kendisi izlerse, bu ona UFOlar’la ilgili hipotezini daha hassasiyetle geliştirme olanağı verebilecekti. 1971 yılında, materyalizasyon sağlayabilen bir medyum bulabilmek için yaptığımız araştırmalar sonuçsuz kaldığı bir sırada, Toledo’da rahip James Tingley’in bir celsesine gittik. Rahip Spiritüalist Kilisesi üyesiydi. Rahip Tingley’in gösterisini izlemeye tam dört kez gittik. İlk gidişimizden önce Don, rahibin mütevazı toplantı yerini didik didik etmiş, titizlikle incelemişti. Burası bir garaja benziyordu ve beton bloklardan yapılmıştı. Ne binanın içinde ne de dışında hiçbir alet ve aygıt bulunmuyordu. Ben Don’un bunları yapmakta olduğundan habersizdim. Onun için oturup celsenin başlamasını bekledim. Bu son nokta, herhangi bir psişik araştırma için önemli bir noktadır. Don her zaman, bir araştırmada benim en yararlı yanımın kolayca kandırılabilmem olduğunu söyler. Biraz geç anlarım ben. Onun için de isteyen herkes beni şaka yapmak amacıyla kandırabilir. Olayları göründüğü gibi kabul etmek ve işler olup bittikten sonra incelemek huyumdur. Aslında paranormal araştırmalarda iyi sonuçlar elde etmek için söylenene hemen inanma özelliği çok yararlıdır. Eğer hep kanıt ararsanız bu sizi sonuçsuz kalmaya ve boş deneylere mahkum eder. Halbuki, zihninizi açık tutar ve inanmaya yatkın olursanız bu sizde bir çeşit sübjektif ve kişisel kanaat sağlar. Tabii bu, başkalarında da aynen tekrarlanabilen bir şey olmadığı için bir kanıt sayılamaz. Ama bu sübjektif “bilme,” bu kitapta Ra’nın çok ikna edici bir biçimde söz ettiği ruhsal tekâmülün esaslı bir parçasıdır. Biz bunu yıllardır araştırıyoruz. 8 GİRİŞ Bu celse de, katıldığım birçok celse gibi, dua ederek ve bazı ilahiler söyleyerek başladı. Bu çıplak odada yirmi altı kişi vardı ve herkes oval bir çember şeklinde dizilmiş sandalyelerde oturuyordu. Rahip Tingley ise basit bir perdenin arkasına çekilmiş bir sandalyede oturuyordu. Bu ilk celsede olanlar arasında benim için en ilginç olanı, “Hemşire” adı verilen, oldukça yoğun ve gerçek görünen bir hayaletin tezahür etmesi oldu. Benimle konuşmak istedi ve Don’a yardım ettiğim için bana teşekkür etti. Benim geçmişte hiç rahibe arkadaşım olmadığı için çok şaşırmıştım. “Hemşire” sözcüğü bana otomatik olarak bir rahibeyi çağrıştırmıştı. Daha sonra Don’la eve geri dönerken, onun hatırlatmasıyla, Don’un annesine aile arasında “Hemşire” dendiğini anımsadım. Ama ben onu tanıyamamıştım, çünkü kendisi Don’la çalışmaya başlamamdan önce ölmüştü. Gerek bu ilk celsede, gerekse daha sonra çağrıldığımız celse sırasında her ikimiz de materyalize olan ruhlara ait hayaletimsi şekilleri açık seçik gördük. Ben gece pek iyi göremememe rağmen şekilleri seçebilmiştim, Don ise her varlığın saçının tellerini bile ayırt edebilmişti. İkinci celsede çok etkileyici bir “Üstat” aniden tezahür etti ve o anda oda buz gibi oldu. Bize ilham verici bir mesaj verdikten sonra, gerçek olduğunu anlamamız için bizlere dokunacağını söyledi. Dokundu da. Hem de öyle kuvvetli dokundu ki kolumda bir çürük meydana geldi. Daha sonra da bizimkinden farklı bir yoğunluk derecesinde bulunduğunu anlayabilmemiz için içimizden geçeceğini bildirdi. Bunu da yaptı. Bunu gözlemek çok ilginç bir duygu ve heyecan yaratmıştı herkeste. Daha sonra kollarını kaldırarak odada bulunan herkesi kutsadı, tekrar içimizden geçti; ardından yerde ufak bir kütle haline gelişini ve sonra kayboluşunu izledik. 1974 yılında Don artık benim medyumluk sanatını daha ciddi bir biçimde öğrenmem gerektiğine karar verdi. On iki yıldan beri oturup, gelen aydınlatıcı mesajları dinlemenin artık yettiğini ve benim çok hoşuma giden ve Brad Steiger’in “kozmik vaızlar” adını verdiği fenomenlerde sorumluluk yüklenmemin zamanının geldiğini bildirdi. Benim alıcı olarak zihinsel ayarlamamı yapabilmem için her gün bir araya gelerek yoğun bir biçimde çalışmaya başladık. Pazar akşamları yaptığımız olağan meditasyonlara devam eden kişiler de bu günlük çalışmalara katılmaya başladılar ve böylece üç ay içinde bir düzine insan telepatik alıcı olarak yetiştirilmiş oldu. Bu yoğun meditasyonlar sürecinde, o zamandan beri sürdürdüğümüz bir alışkanlığı başlattık. Ne zaman bir celseye başlayacak olsak, teybimizi de çalıştırarak celse boyunca açık tutarız. Kendi grubumuzun topladığı pek çok bilgiyi kullanarak bir metin hazırladım. Grup celselerimizde kaydedilmiş bulunan dünyadışı görüş açısını sistematik olarak inceleyen bu metnin adı Tanrıların Sesi idi. Ama basılmadı. 1976 yılında (özel olarak bastırdığımız ve posta ile temin edilebilen) bir kitap yazmaya 9 GİRİŞ başladık. Ufo’nun Esrarı adını verdiğimiz bu kitabı yazarken, Don ve ben söz konusu basılmamış metinden çok yararlandık. Bu süre zarfında bir şey daha oldu. 1970 yılında Don ve ben bir araştırma şirketi kurduk ve yine yayınlanmayan bir kitap daha yazdık. 1968’de başladığımız bu kitap, Esmeralda Sweetwater’ın Çarmıha Gerilişi adını taşıyordu. 1974 yılında Doubleday Yayınevi Andrija Puharich’in URI adlı kitabını yayınladı. Bu kitap, Dr. Puharich’in Uri Geller hakkındaki araştırmalarını kapsıyor ve bu araştırma sırasında nasıl beklenmedik bir biçimde, dünyadışı varlıklarla iletişim kurduklarını anlatıyordu. Temas biçimi de alışılmışın dışındaydı. Önce Dr. Puharich’e teybini kayda hazırlamasını işaret etmek için kül tablası veya benzeri bir cisim kendiliğinden havaya yükseliyordu. Doktor teybe kaset koyunca da teybin düğmelerine görünmez bir kuvvet tarafından basılıyor ve kayıt başlıyordu. Kayıt bittikten sonra çalındığında, dünyadışı bir kaynaktan gelen bir mesaj olduğu anlaşılıyordu. Don bu mesajlarla bizim araştırmalarımızda ortaya çıkan bilgiler arasındaki benzerliklerden çok etkilenmişti. Kitap çok ilgi çekici, adeta büyüleyiciydi ama bize en çarpıcı gelen yanı, Dr. Puharich’in Uri ile çalışmalarının kayıtlarında rastladığımız gerçek karakterlerle bizim kitabımızdaki hayali karakterler ve olaylar arasındaki bariz ve ikna edici benzerliklerdi. Telefon ettikten sonra, NewYork’a, Andrija ile tanışmaya gittik; uzun araştırmalarımızı onunla paylaştık ve notlarımızı karşılaştırdık. Güler yüzlü ev sahibimiz bizi karşılamak için verandaya çıktığında ben şaşkınlıkla eve bakmak için duraklamıştım. NewYork’un kuzeyinde bulunan ev, kitabımızda doktorun benzeri olan karakterin evine tıpkısı tıpkısına benziyordu. Kişilikler o kadar aynı idi ki dayanamayıp sordum: “Andrija, şakayıklarına ne oldu? Senin evini betimlerken ön taraftaki yolun şakayıklarla süslü olduğunu görmüştüm.” Puharich güldü, “Ha, şu şakayıkları mı soruyorsun?”dedi, “ Onları üç yıl önce söktürmüştüm!” 1976 yılında, UFOlar’la temas fenomeninin içerdiği tüm paranormal olaylar yelpazesinin bir açıklamasını yapmaya, en azından bunu denemeye karar verdik. Bu basit bir fenomen değildir. Tam tersine, birçok farklı araştırma alanının fark edilmesini ve derinden kavranmasını gerektirir. RA Bilgileri bizim dünyadışı varlıklarla kurduğumuzu iddia ettiğimiz temasların ve sürekli olarak devam ettirdiğimiz araştırmaların direkt bir ürünü olduğuna göre, okuru -bunları anlayabilmesi için- uygun “zihinsel uyum”a hazırlamak amacıyla, bu kitapta söz edilecek bazı kavramlar hakkında bilgi vermek yararlı olacaktır. UFO fenomeni hakkında söylenebilecek ilk şey, bu fenomenin olağanüstü garip olduğudur. Ciddi bir araştırmacı, ne kadar çok okur ve ne kadar çok uygulamalı araştırma yaparsa, bu konuda “mantığa uygun”

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir