Kategori: Siyasi

Kemal Tahir – Kurt Kanunu

İttihatçıların ünlü fedailerinden Abdülkerim Bey soluğunu tutuverdi. «Ne var? Nedir o?..» Bir polis koşuyor… Meçini kalçasına bastırmış… Vapura koşuyor. Abdülkerim Bey sendeledi, omuzu üstünden kapıya baktı. Bir yere tutunmak ister gibi debelenerek dirseğiyle emektar parabellum’unun katığını buldu. Yana kayıp dışardan görünmemeğe çalışarak rıhtımı gözetledi. Polis, kalabalığı yarmaya uğraşıyordu. Yavaşlamıştı. «Savuşmalı… Yakaladılar mı söyletir Ekrem… Söyletir […]

Kemal Tahir – Devlet Ana

Sen-Jan şövalyelerinden Notüs Gladyüs, sayvana çıkan merdivenin kapısında, hancı güzeli yerine, karayağız oğlanı görünce somurttu. “Oynaşını yolladı kancık! Gömleğin temizliğinden belli bununla yattığı…” Karının gelmemesine değil, oğlanın çok yakışıklı, çok da çalımlı olmasına kızmıştı. “Silahşörden ürker uşak takımı… Hanımının koynuna girdiğinden mi palikaryalık taslıyor, bu köpek?..” Delikanlı, pazı güçlerine güvenen yeniyetmelerin kasıntısıyla yaklaşıp elini göğsüne […]

David Forrest – Şişkodan Pokerde Kazandığım Ada

Scilly Adalarındaki Piskopos Kayası fenerinden güne· ye doğru bir çizgi çekin. Bir çizgi de, St. Mary’deki Pen· ninis Burnu’nun çeyrek mil batısından güneye doğru çizin. iki çizginin kesiştiği yerin on yedi mil güneyinde ve Fransa’nm en batı noktasının seksen beş mil açığın· da bir tekne yol alıyordu … «Sizin buralarda balinalar var mı ?» Motorcu […]

Julian Barnes – İngiltere İngiltere’ye Karşı

“İLK ANINIZ NEDİR?” diye sorarlardı ona bazen. O da, “Anımsamıyorum, ” diye yanıt verirdi. Çoğu kimse bunun bir şaka olduğunu düşünürdü; gerçi bazıları da, onun göründüğünden daha akıllı biri olduğundan şüphe ederdi. Ama gerçekte, inandığı şey buydu. “Ne demek istediğinizi gayet iyi biliyorum, ” derdi duygularını paylaşanlar, söylediğini açıklayıp basitleştirmeye hazırlanarak. “İlk anımızın hemen arkasında […]

Joseph Conrad – Casus

Casus’un doğuşu: Bir yazarın konusunun, bu konuyu işleme yönteminin, sanatsal amacının ve onu kaleme sarılmaya iten başka ne etkenler varsa bunların hepsinin kaynağı, zihninde ve duygularında belli bir dönemde beliren tepkilerde görülebilir sanıyorum. Gerçek şu ki, ben bu kitaba fazla düşünmeden, birden başladım ve hiç ara vermeden yazdım. Vakti geldiğinde ciltlenip okurun huzuruna çıkınca, böyle […]

Jose Saramago – Demokrasi Öldü mü?

Devlet PLATON (…) Sen insanı iğrendiriyorsun, Sokrates!” dedi. “Sözümü ne kadar yanlış anlamak mümkünse, o kadar yanlış anlıyorsun.” “Hiç de öyle değil, dostum,” dedim. “Fakat ne demek istediğini daha açık söyle!” “Sokrates, sen kentlerde tiranlık, demokrasi, aristokrasi gibi değişik hükümet şekilleri olduğunu gerçekten bilmiyor musun?” “Bilmez olur muyum?” “Her kentte iktidar, hüküm süren unsurun elindedir; […]

Jorge Semprun – Büyük Yolculuk

İşte, ikinci kez, Büyük Yolculuk Türk okurunun eli altında . Ama, bu arada neler oldu? Hangi sular aktı, köprülerden? 1980’de yayımlanan, ayrıntılı karşı-anılarında (Güzel Bir Pazar), yazar, «Büyük Yolculuk basılıyordu,» diyor, «Soljenitsin’in İvan Denisoviç’in Yaşamında Bir Gün adlı öyküsünü okuduğum zaman… Kendi kendime, bu kitabı —Büyük Yolculuk— yeniden yazmalıyım, dedim.» Gerçekten, bir kez daha, bir […]

John Steinbeck – Bitmeyen Kavga

Akşam olmuştu sonunda. Dışarda sokak ışıkları yanmıştı; köşedeki lokantanın neonu yanıp sönüyor, keskin kızıl ışıklarını patlatıyordu havaya. Neondan Jim Nolan’ın odasına yumuşak kırmızı bir ışık dökülmekteydi. Jim iki saattir küçük ve sert sallanır koltukta, ayaklarını beyaz yatak örtüsüne dayamış oturuyordu. Hava epeyce kararmıştı, ayaklarını yere indirip uyuşmuş bacaklarını ovuşturdu. Bir an bacaklarındaki karıncalanmanın dalgalanarak geçmesini […]

John Altman – İhanet Çıkmazı

Ön büronun arkasındaki yanık tenli adam ona baktı, tanıdı ve tek kelime etmeden gözlerini indirdi. Tabii. Katil son iki gece, Epstein çifti akşam yemeğinden dönerken yanlarında yürüyerek kendisini otel lobisinde iki kez teşhir etmişti. Gece sorumlusu da normal olarak katili onların oğlu sanmıştı. Yakın plandan bakılınca, üzerinde Venezia, Mi Amore yazılı bir tişört ve elinde […]

Jerry Spinelli – Cennetin Hırsız Melekleri

Koşuyorum. Hatırladığım ilk şey bu. Koşma. Kolumun altında bir şey taşıyorum, göğsüme bastırıyorum. Ekmek, tabii ki. Peşimde birisi var. “Dur! Hırsız!” Koşuyorum. İnsanlar. Omuzlar. Ayakkabılar. “Dur! Hırsız!” Bu bazen bir düş. Bazen, günün ortasında buzlu çayımı karıştırırken ya da çorbamın soğumasını beklerken çıkagelen bir anı. Peşimden gelenin ve bana seslenenin kim olduğunu asla görmüyorum. Asla, […]

Çetin Altan – Viski

Gözleri ne kanlı, ne ürkütücüydü. Hatta öfkeli bile değillerdi başlangıçta. Hiçbir şeyi algılamayan donuk ve anlamsız bir bakışla bakıyorlardı. Kasketli ve kocaman bıyıklılar duruyordu en önde. Kolları yanlarına sarkmış, Öyle taş gibi duruyorlardı. Arkalarında yığınlar vardı. Onlar da sakin ve sessizdiler. Adını şöyle bir bildikleri birkaç kişiyi vurup yaralamış bir kabadayı, elini ceketinin içine atarak. […]

Chuck Palahniuk – Görünmez Canavarlar

Her tarafta çiçek aranjmanları ve mantar dolmaları bulunan büyük bir malikânedeki ihtişamlı bir West Hills düğün merasiminde olmanız gerekiyor. Buna hikâyenin dekoru deniyor; kim nerede, hangisi ölü, hangisi canlı. Bu Evie Cottrell’in ihtişamlı düğün merasiminin yaşandığı an. Evie malikânenin girişine inen merdivenin ortasında, yanmış gelinliğinden geriye kalan şeyin içinde çıplak vaziyette dikiliyor, tüfeği de hâlâ […]

Chuck Palahniuk – Dövüş Kulübü

Tyler bana bir garsonluk işi buluyor, sonra ağzıma bir silah sokmuş ve diyor ki, sonsuza kadar yaşamak istiyorsan, ilk adım olarak ölmek zorundasın. Oysa Tyler uzun süre benim en iyi arkadaşımdı. Tyler Durden’ı duymuş muyum, insanlar durmadan bunu soruyorlar. Silahın namlusu gırtlağımın dibine dayalıyken, Tyler diyor ki: “Gerçekten ölmeyeceğiz biz.” Silahın namlusuna oyduğumuz susturucu deliklerini […]

Charles Dickens – Müşterek Dostumuz

Charles Dickens’ın 19. Yüzyılın en “büyük” birkaç romancısından biri olduğu, roman kanonunu oluşturan “klasik” yazarlar arasında muhakkak zikredilmesi gerektiği, roman sanatıyla ortalama bir tanışıklığı olan hemen herkesin, kendi kişisel görüşünü de pek açık etmeksizin itirazsız kabul edebileceği bir iddia. Ama Dickens’la günümüz okurları arasında dikkate değer bir mesafe olduğu inkar edilemez. Özellikle memleketimizde Dickens, kelimenin […]

Cengiz Aytmatov – Elveda Gülsarı

Yaşlı adam kırık-dökük bir arabaya binmiş geliyordu. Arabayı çeken taypalma yorga1 Gülsan da çok yaşlı ve bitkindi. Bir deri bir kemik kalmıştı. Önlerindeki yokuş yol, açılmış ince bir bağırsak gibi, ta belin oraya kadar uzanıyordu. İşte bu engin, çıplak ve ıssız bozkırda, kış günleri bora, kasırga eksik olmaz, yaz günlerinde ise cehennem sıcağı ortalığı yakar […]

Vedat Türkali – Mavi Karanlık

Nasıl sevmem bu kenti? Bu maviden yeşile güneşe boyanmış doğa, insanı küçümsemeden nerde böyle kuşatır dört yanı? Bir şu Kale olmasaydı. Ortaçağ zindan bekçisi gibi durur… Maniseleion’un katilleri Hıristiyan barbarlar dikti, bizim aptallar da onardı; bir avuç para döktüler bu taştan gâvur pisliğine!.. Ne var gene sabah sabah?.. Uykuyu alamadık. Akşam biraz da fazla mı […]