Kategori: Polisiye

John Altman – İhanet Çıkmazı

Ön büronun arkasındaki yanık tenli adam ona baktı, tanıdı ve tek kelime etmeden gözlerini indirdi. Tabii. Katil son iki gece, Epstein çifti akşam yemeğinden dönerken yanlarında yürüyerek kendisini otel lobisinde iki kez teşhir etmişti. Gece sorumlusu da normal olarak katili onların oğlu sanmıştı. Yakın plandan bakılınca, üzerinde Venezia, Mi Amore yazılı bir tişört ve elinde […]

Jo Nesbo – Harry Hole #5 – Şeytan Yıldızı

Batı tarafına doğru artık hafif çökmüş olan ev, killi topraktan bir temelin üzerine 1898’de inşa edilmişti. Bu eğimden dolayı, akan su ahşap eşiği aşarak, batı tarafına doğru meşe parkelerin üzerinde ince bir iz bırakarak yatak odasının döşemesinde ilerliyordu. Akan su arkasından birikenlerle yoluna devam etmeden önce bir an için yerdeki oyukta mola veriyor ve hemen […]

Jo Nesbo – Harry Hole #3 – Kızıl Gerdan

Gri bir kuş Harry’nin görüş alanına girip, çıkıyor; Harry ise parmaklarıyla direksiyona vurmaya devam ediyordu. Vakit geçmek bilmiyordu. Dün televizyon programının birinde “ağır akan zaman” konusu konuşulmuştu. İşte Harry’nin içinde bulunduğu zaman da tıpkı böyleydi. Noel’de, Noel Baba’yı beklerken zamanın geçmek bilmemesi gibi. Ya da elektrikli sandalyeye oturmuş, elektrik verilmesini beklerken; durduğu düşünülen zaman gibi. […]

Jeffery Deaver – Lincoln Rhyme #7 – Saatçi

00:02, Salı, gece yarısı Ölmeleri ne kadar zaman almıştır, dersin?” Sorunun muhatabı sorulanı duymamışa benziyor; dikiz aynasına göz attı, yeniden kendini yola verdi. Saat gece yarısını iki geçiyor, aşağı Manhattan sokakları buzlu. Soğuk hava cephesi bulutları sürüklediği için gökyüzü berrak, ama ayaz erken bastıran karı asfalta, betona yapıştırmış, yollar ayna gibi. İki adam, Vincent’in aklı […]

Jeffery Deaver – Lincoln Rhyme #4 – Taş Maymun

Onlar kaybolmuştu, onlar talihsizdi. Onları defolu mallar gibi dünyanın dört bir yanına taşıyan insan kaçakçıları -yılanlar- için adları ju-jia, yani domuzlar’dı. Gemilerine el koyup onları tutuklayarak sınır dışı eden Amerikan Göçmen Bürosu ajanları için adları belgesizlerdi. Umutluydular. Önlerinde uzanan riskli, aşırı çalışma isteyen yıllara karşılık, binlerce yıllık ata mirasından, ailelerinden ve evlerinden vazgeçen insanlardı onlar. […]

Çetin Altan – Rıza Bey’in Polisiye Öyküleri

Ufak tefek Rıza Bey, taban düşüklüğünün bacaklarda yaptığı ağrıları önlemek için, ayaklarında hafif tahtadan kalın tabanlı İsveç saboları, yazı masasının başında, koca bir bardak taze demli çayla, yeni bir polis öyküsü yazmaya çalışıyordu. Dışarda hava limoniydi. Gökyüzünü kademeli kaplamış yoğun bulutların arasından, güneş bazan azıcık görünüyor, sonra yine kayboluyordu. Rıza Bey, gemiye İngiltere’den yüklenmiş elektronik […]

Christianna Brand – Topuklu Ayakkabıyla Gelen Ölüm

SAAT dokuza on kala, düzenli fakat hüzün verici odasının kapısını kapayıp caddenin köşesindeki duraktan tramvaya binerek işe en erken gelen, İrene olurdu. Kalabalığa rağmen geçen ilk araca binmeyi başarır ve konserve kutusundaki sardalya balığı gibi zorlukla ayakta durur, bir eliyle tutunmaya çalışırken öbürüyle cebini karıştırarak bilet parasını çıkarırdı. Oxford Circus’a gelince kendine kalabalıkta bir yol […]

Charles Dickens – Kasvetli Ev II

Sir Leicester Dedlock şimdilik aile gutuna galebe çalmış; bir kez daha hem mecazi hem de düz anlamda ayaklan üzerinde. Lincolnshire’daki yerlerinde sular yine alçak arazileri basmış, nem de muhafazalı olmasına rağmen Ghesney Wold’a sızmış, Sir Leicester’m kemiklerine de. Geniş şöminelerde yalazlanan ve ağaçların nasıl kurban edildiğini görüp kaşlarını çatan koruluğa alacakaranlıkta göz kırpan çırpı ve […]

Charles Dickens – Kasvetli Ev 1

Kasvetli Ev’in yazarı Charles Dickens (1812-1870), İngiliz edebiyatının en büyük yazarlarından biridir. Pek çok kez Shakespeare ile karşılaştırmıştır; ona “romanın Shakespeare’i” diyenler de vardır. Ancak, bu görüş, son elli altmış yıldır yapılan araştırma ve incelemelerin ürünüdür. Dickens’ın kendi zamanında insanlar, onun romanlarını genellikle eleştirel olmayan bir yaklaşımla okurlardı. Bu romanlar XIX. yüzyılın ikinci yansında İngiliz […]

Val McDermid – Tony Hill & Carol Jordan #2 – Kandaki Tel

Cinayet sihir gibiydi, diye düşündü. Elinin çabukluğu gözü her zaman aldatırdı ve böyle de kalacaktı. Daha sonra kimsenin gelmediğine yemin ettikleri bir eve gelen postacı gibiydi. Bu bilgi benliğine bir kalp hastasına cihaz yerleştirilmesi gibi yerleşmişti. Sihrinin gücü olmadan ölü olurdu. Ya da ölü gibi. Ona baktığı anda bir sonrakinin o olacağını anladı. Gözleri birleşmeden […]

Val McDermid – Deniz Kızları Şarkı söylüyor

İlk seferi her zaman hatırlar insan. Seks hakkında, böyle demezler mi? Aynı şey cinayet için de geçerlidir. O tuhaf ve egzotik dramanın tek bir zevkli anını bile unutamam hiçbir zaman. Bu kadar deneyimden ve bilgiden sonra şimdi amatörce bir iş olduğunu görüyor olsam da, hâlâ aynı heyecanı duyuyorum. Harekete geçme kararını iradem dışında vermeden önce […]

Celil Oker – Yenik ve Yalnız

Yerde tek başına duran telefon, koli kucağımda, kapıyı arkamdan kapatmadan önce salonun ucundaki pencereden Akmerkez’e bakarken çaldı. Evden eve filankeş taşımacılığın suratsız elemanları, patronları ve aracılık eden reklamcı arkadaşımla birlikte işi keşfe geldiğimizde sergiledikleri becerikli ve işbilir tavırlarını çoktan çöpe atmışlardı. Aniden ortaya çıkan küçümseyici bakışlarıyla, sanki silah zoruyla taşıdıkları orta yaşlı bekâr evinin ıvır […]

Celil Oker – Rol Çalan Ceset

Otomobilimi, apartmanın yüksek duvarlarla korunmuş avlusunun içine, palabıyıkları yeniçerileri aratmayan kapıcının komutlarına uyarak soktum. Durmamı gösterdiği yere değil, ama inadına, daha ilerideki ulu atkestanesi ağacının gölgesinin altına park ettim. El fenerini çektim, ama hemen inmedim aşağı. Araç telefonundan birisini aradım. Bilmediğim bir şey için değil, bildiğim bir şeyi bir kere daha doğrulatmak için. Bıyıklı kapıcı, […]

Celil Oker – Kramponlu Ceset

Karşımda heyula gibi dikilen adama zarar vermek aklımın ucundan bile geçmiyordu. Bütün istediğim, keskin bir kılıç gibi savurarak indirmeye hazırlandığı sağ elini, hedeflediği şakağıma ulaşmadan engellemek, ardından koca gövdesini etkisiz duruma getirmekti. Daha sonra ne yapacağımı bilmiyordum ama bu şu an hiç önemli değildi. Bacaklarımın arasında, benim yaşıma gelmiş her erkek kadar önemsediğim bölgeyi muhtemel […]

Celil Oker – Çıplak Ceset

Cessna Skylane RG uçağımla Chicago O’hare Uluslararası Havaalanı‘na inişe geçmişken içerden telefon çaldı. Açık pencereden gelen rüzgâr, motorun sesi ve tam o sırada indirdiğim tekerleklerin gürültüsü önce telefonun zırlamasını algılamamı engelledi. Gözüm altimetreyle vertical speed indicator arasında, kendimden intikam almaya çalışır gibi kurallara uygun bir iniş yapmaya uğraşırken soğuyan neskafemden aceleyle bir yudum daha aldım. […]

Celil Oker – Bin Lotluk Ceset

İnsan o gün ne yapacağını bilmezse erken kalkmanın da bir anlamı olmuyor. Elimde sabahın ikinci kahvesiyle pencerenin önünde oturuyordum. Servisler, haftanın son gününde okula gitmekten daha da nefret eden uykulu çocukları çoktan alıp gitmişti sokağı basan sisin içinde. Bakkalın çırağı gazetemle ekmeğimi bu kez zamanında getirmişti, başlıklardan öte okuyacak bir şey bulamamıştım. Belki vardı, ama […]