Kategori: Roman

J. G. Ballard – Çarpışma

Vaughan dün son çarpışmasında öldü. Arkadaşlığımız süresince birçok çarpışmada ölümünü prova etmişti, ama bu, onun ilk gerçek kazasıydı. Arabası film yıldızının limuziniyle çarpışıp Londra Havaalanı’ndaki üstgeçidin korkuluklarını aşarak uçak yolcularıyla dolu bir otobüsün üstüne düşmüştü. Bir saat sonra polislerin arasından yol açarak ilerlediğimde, turistlerin ezilip sıkışmış bedenleri, güneşten akan kanlar gibi deri koltukların arasında uzanıyordu. […]

Bret Easton Ellis – Amerikan Sapığı

“Yeraltından Notlar” İnsanların yaptığı büyük hatalardan biri, görgü kurallarının sadece mutlu fikirlerin ifadesi olduğunu sanmaktır. Adab-ı muaşerete uygun biçimde dile getirilebilecek gayet geniş bir davranış yelpazesi vardır. Uygarlık dediğimiz de bundan başka bir şey değildir -bu davranışları düşmanca değil, görgü kurallarına uygun bir biçimde yerine getirmektir. Hata yaptığımız yerlerden biri, herkesin “neden aklımızdan geçenleri söyleyivermeyelim?” […]

Brandon Sanderson – Steelheart

Steelheart’ın yaralandığını gördüm. On yıl önce oldu bu; sekiz yaşındaydım. Babamla birlikte, Adams sokağındaki First Union bankasındaydık. O zamanlar, İşgal’in öncesinde, eski sokak isimlerini kullanırdık. Banka çok büyüktü. Beyaz sütunların arasında, kırmızı halıyla kaplı açık bir alandan oluşan iç kısım, binanın derinlerine açılan geniş kapılara uzanıyordu. Sokağa çıkılan iki büyük döner kapının yanında, yanlara açılan […]

J. D. Salinger – Çavdar Tarlasında Çocuklar

Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner. Böyle konularda ikisi de çok […]

İskender Pala – Şah & Sultan

Ilık yaz akşamlarında, meşe dallarının yaprakları arasından göz kırpan yıldızlara doğru uçup gittiğimi düşünmek, tekdüze ömrümün en heyecanlı eğlencesi haline gelmişti. Bahardan bu yana gözlerimi karanlıkta yıldız aramaya alıştırmıştım. Babaydar’ın son günlerde iyiden iyiye artan dalgınlık hallerine ve “Ey yolcu, sevgiye yürü, ta ki hakikate eresin!” diye bana duyurmak ister gibi kendi kendine mırıldanmasına aldırmadan […]

İskender Pala – Od

Her bilenden ziyade bilen bulunur. Bunu tecrübeyle öğrendim. Her şeyi bildiğimi zannettiğim zamanlar da artık geride kaldı. Ne var ki, eski bilgiçliğim ağır bir bedel ödememe sebep oldu ve bu yüzden tarih benim adımı “her şeye karışan çokbilmiş bir ukala” olarak kaydetti. Oysa size anlatacağım o günün hikâyesinden sonra hayata ve eşyaya bakışım değişmişti. O […]

İskender Pala – Kitab-ı Aşk

Şimdi senden uzakta, aşk şudur diyebilsem eğer, son defe kendimi ve ilk defe okuyucumu kandırmış olacağım. Bildim dediğim bir aldanıştır çünki o, duydum dediğim bir yanıştır.*’Şim-di aym, şın ve leaf lan çıkardılar elifbelerden de sensizliğin mektebinde bir sabra mıhladılar bizi eliflerle Ke’lerden. Sensizlikte hasretin hüzzamlarını öğrendik kucak kucak ve aşkın nihavent saltanatını arar olduk köşe […]

İskender Pala – İki Dirhem Bir Çekirdek

Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kılmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler, vb… Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimlerdir. İki ya da daha fazla kelimeden meydana gelen ve kelimelerin öz anlamları dışında bir anlam […]

İskender Pala – Babilde Ölüm İstanbul’da aşk

İlimler Akademisi’nin antik çağ bazilikalarından bozma kütüphanesinin kalın duvarlarından sızan ışıklara Dicle’nin serin rüzgârlarıyla birlikte top sesleri de karışmaya başladığında kalbi duracak gibi olmuştu. Onca dil dökmeleri ve övgü dolu şiirleri karşılığında âmâ ve kambur kütüphane memurunun mahzenden çıkarıp getirdiği yasak ciltleri kendisine vermeden, dışarıdaki def sesleri ve sevinç çığlıklarının cazibesine kapılıp halkın akın ettiği […]

Isaac Asimov – Vakıf Dizisi #4 – İkinci Vakıf (İthaki)

Ansiklopedi’nin, Katır ve onun imparatorluğu hakkında anlatması gerekenler çok daha fazladır, ancak bunların hemen hemen hiçbiri mevcut konuyla ilgili değildir ve zaten çoğu da amacımıza göre sıkıcı kaçacaktır. Temelde, makale bu noktada, “Birliğin İlk Vatandaşının” –Katır’ın resmi unvanı– yükselişine neden olan ekonomik koşullar ve bunların ekonomik sonuçları ile uğraşmaktadır. Eğer, bu makalenin yazarı, bir hiçlikten […]

Isaac Asimov – Vakıf Dizisi #2 – Vakıf ve İmparatorluk(İthaki)

Bel Riose yanına muhafız almadan yolculuk ederdi, ki bu da Galaksi İmparatorluğu’nun sınırlarında yer alan ve henüz ıslah edilmemiş bir güneş sisteminde konuşlandırılmış bir filonun komutanı için hiç de saray kurallarına uygun bir davranış biçimi sayılmazdı. Ama Bel Riose genç ve atılgandı –duyarsız ve temkinli bir saray tarafından evrenin neredeyse sınırlarına gönderilecek kadar atılgan– üstelik […]

Isaac Asimov – Vakıf Dizisi #1 – Vakıf (İthaki)

Adı Gaal Dornick’ti ve Trantor’u daha önce hiç görmemiş olan sıradan bir taşra delikanlısıydı… daha doğrusu, gerçek hayatta hiç görmemişti. Çünkü onu hipervideoda defalarca görmüş, zaman zaman da –örneğin bir İmparatorluk Taç Giyme Töreni’ni veya Galaktik Konsey’in açılışını konu alan üç boyutlu haber bültenlerinde– devasa ekranlardan izlemişti. Mavi Akıntı’nın en uç kısmındaki yıldızlardan birinin yörüngesinde […]

Isaac Asimov – Vakıf #7 – Vakıf İleri (Erişilemez İmparatorluk)

Yugo Amaryl, “Sana tekrar söylüyorum, Harry,” dedi. “Dostun Demerzel’in başı iyice belada.” ‘Dostun’ sözcüğünü hafifçe vurgularken sesinde çok belirgin bir hoşnutsuzluk vardı. Hari Seldon onun sesindeki öfkeyi farkettiyse de aldırmazlıktan geldi. Tri-kompüterinden başını kaldırarak, “Ben de sana tekrar söylüyorum, Yugo,” diye cevap verdi. “Saçma bu.” Sonra oldukça hafif bir sertlikle ekledi. “Neden ısrarlarınla zamanımı alıyorsun?” […]

Brandon Sanderson – Elanrtis

ELANTRİS bir zamanlar güzeldi. Tanrıların şehri denirdi; güç, ışık ve büyünün yeri… Ziyaretçiler, taşların bile içlerinde ışık varmışçasına parladığını ve şehrin akıl almaz mucizelerle dolu olduğunu söylerdi. Geceleri Elantris kocaman gümüş bir ateş gibi parlar ve çok uzaklardan bile görülebilirdi. Ancak Elantris ne kadar muhteşem olursa olsun, sakinleri daha da muhteşemdi. Saçları parlak beyaz, derileri […]

Isaac Asimov – Vakıf #6 – Vakıf Kurulurken (İmparatorluk Kurulurken)

Cleon esnemeye çalışarak, “Demerzel,” dedi. “Sen hiç Hari Seldon adında birinden söz edildiğini duydun mu?” İmparator tahta çıkalı on yıl kadar olmuştu. Resmi törenlerde gerekli haşmetli tavır ve kılıklara büründüğü zaman etkileyici oluyordu. Meselâ, arkasındaki duvarın oyuğuna yerleştirilmiş olan hologramında pek görkemli gözüküyordu. Bu üç boyutlu resim, atalarının holograflarının bulunduğu diğer bölmeleri gölgede bırakacak biçimde […]

Isaac Asimov – Vakıf #5 Vakıf ve Dünya

“Niçin yaptım bunu?” diye Golan Trevize kendi kendine sordu. Bu yeni bir soru değildi. Gaia’ya geldikten sonra bu soruyu sık sık sormuştu. Gecenin hoş serinliğinde uykusundan uyandığında kafasında küçük bir davul sesi gibi sessizce gümbürdeyen hep aynı soruydu: “Niçin yaptım bunu? Niçin yaptım bunu?” Şimdi ilk kez bu soruyu Gaia’lı, yaşlı Dom’a sorabildi. Dom, bu […]