Kategori: Roman

James S. A. Corey – Enginlik Serisi #1 – Leviathan Uyanıyor

Scopuli sekiz gün önce ele geçirilmişti ve Julie Mao nihayet vurulmaya hazırdı. Bu noktaya ulaşması için bir depolama dolabında sekiz gün kapalı kalması gerekmişti. İlk ikisi boyunca kendisini oraya koyan zırhlı adamların ciddi olduklarından emin bir halde hareketsiz beklemişti. Götürüldüğü gemi ilk saatlerde iticilerini kullanmadığından Julie dolabın içinde serbestçe uçmuş, duvarlara veya o boşluğu paylaştığı […]

James Redfield – Dokuz Kehanet

Lokantanın bulunduğu yere gittim, kamyonu park ettim, sonra oturduğum yerde bir an arkama yaslandım. Charlene’nin konuşmak için içerde beni beklediğini biliyordum. Fakat neden? Altı yıldır ondan haber almamıştım. Bir hafta ormana inzivaya çekilmeye karar verdiğim sırada, neden ortaya çıkmıştı? Kamyondan indim ve lokantaya doğru yürüdüm. Arkamda ufukta batmakta olan güneşin son ışıkları, park yerinin ıslak […]

James Patterson, Michael Ledwidge – Yanlış Bir Adım

Lokantanın kuytu bir bölmesinde oturuyorlardı. Krem rengi bir gece ceketi giymiş olan şef garson sırtını dönüp yanlarından uzaklaşırken Stephen Hopkins uzanıp karısını öptü. Caroline gözlerini yumdu, kocasının biraz önce yudumladığı soğuk şampanyanın tadını aldı ve Stephen’in Chanel elbisesindeki ipek şeritlerinden birisini yakalayıp çektiğini hissetti. “Fark etmediysen diye söylüyorum, bu yavrucuklar elbisemin içinde pek de rahat […]

James Joyce – Ulysses

“Ulysses”i çevirmeye kalkışmak başlibaşna bir çılgınlık; yayımlamaya, daha doğrusu çevirtmeye kalkışmak da öyle; ya, çevrilmiş, yayına hazır edilmiş “Ulysses” için bir önsöz yazmaya kalkışmak? Bunun birden fazla tehlikesi var: Önce “had” sorunu geliyor. Joyce’un şüphesiz bıyık altından yorumu, “yüz yıl boyunca eleştirmenlerin ve akademisyenlerin başına belâ kesilmek” yolundaki öngörüsü gerçekleşti, biliyoruz: Sayısız inceleme, araştırma, çözümleme […]

James Greer – Genç Ruh Gibi Kokardı

Yerimde olsaydınız siz de benim gibi hissederdiniz: Yapayalnız, üşümüş ve korkmuş. Ama bu haller daha yeni. Dışarıdan gelip geçenlerin sadece başımın üst kısmını görebilecekleri şekilde ayaklarımı toplayarak pervazının altına oturduğum pencereden, mavi kar tabakasını delerek başını çıkarmış ilk çiğdemlere bakıyorum. Baharın gelmesi yakın. Ne var ki bu odada –aslında altı metre yüksekliğindeki tavanı, soluk kırmızı […]

James Dashner – Labirent #3 – Son İsyan

Thomas’ı deli eden şey kokuydu. Üç haftadan uzun süredir yalnız olmak değil. Beyazduvarlar, tavan ve zemin değil. Pencere olmayışı ya da ışıkları hiç kapatmamalan da değil. Saatini almışlardı; günde üç defa aynı yemekleri veriyor -bir dilim salam, patates püresi, çiğ havuç, bir dilim ekmek, su-, onunla asla konuşmuyor, kimsenin içeri girmesine izin vermiyorlardı. Kitap, film […]

James Dashner – Labirent #2 – Alev Deneyleri

Teresa, her şey altüst olmadan onunla konuşmaya başladı. Hey, uyuyor musun? Thomas yatağında kıpırdandı, etrafındaki karanlık sanki hava katılaşmış da üzerinde baskı yapar gibiydi. Önce panikledi, gözlerini açarken kendini yeniden onu Kayran’da, Labirent’e getiren soğuk, metal Kutu’da bulacağım sandı. Ama pencerelerden hafif bir ışık süzülüyordu. Karanlık gölgeler, duvarlara çarpıyordu. Ranzalar. Dolaplar. Derin uykudaki çocukların düzenli […]

James Dashner – Labirent #1 – Ölümcül Kaçış

Yeni hayatına soğuk, karanlık, tozlu ve boğuk bir havayla çevrilmiş şekilde başladı. Ayağa kalktı. Metal metale sürtündü; zemin sarsıldı. Bu ani hareket üzerine yere düştü, el ve ayaklarının üzerinde geri geri gitti. Soğuğa rağmen terden alnı ıslanmıştı. Sırtı metal duvara değdi; odanın köşesine varana dek duvar kenarından ilerledi. Oturup bacaklarını kendine doğru iyice çekti ve […]

James Blish – Gizli Görev – Uzay Yolu 1

Kaptanın Seyir Defteri: Yıldız tarihi 3701.07.2. Atılgan gizli bir görevle yoluna devam ediyor. Aldığım emre göre, Atılgan’m görevi, birinci aşamaya kadar gemi personeline bile söylenmeyecek. Bu dakikaya kadar, sinirli ve huysuzluğumun dışında açıklanamayacak hiç bir davranışım olmadı. Sanki aşırı yorgunluğumdan ötürü yargılarım hatalı oluyormuş gibi davrandım. Ama bu çözüm yolu çok hatalı. Çünkü subaylarım, Yıldız […]

Jack Vance – En Son Kale

Fırtınalı bir yaz gününün geç saatlerine doğru, güneş yoğun, siyah yağmur bulutları arasından çıktığında, Janeil Kalesi tamamen zapt edildi ve içindekiler öldürüldü. En son ana doğru, kaledeki klanların içindeki hizipler, Kader’le en uygun yüzleşme şeklinin ne olduğunu tartışmaya başladılar… Bu ünlü ve değerli baylar, bütün bu önemsiz durumu umursamamayı seçtiler! Her zamankinden ne biraz az, […]

Jack London – Vahşetin Çağrısı

“Göçebe misali gelir eski özlemler, Aşındırır alışkanlığın zincirini; Uzun kış uykusundan tekrar Uyandırır içindeki vahşiyi.” Buck gazete okumazdı, okusaydı sadece kendisi için değil, Puget Sound’dan San Diego’ya kadar güçlü kasları, sık ve uzun tüyleri olan tüm Güneyli köpekler için belanın yaklaşmakta olduğunu bilirdi. Kuzey Kutbu’nun karanlığında el yordamıyla aranmakta olan insanlar sarı bir metal buldukları […]

Jack London – Tanrılar ve köpekler

Bay Haggin kendisini kucağına alıp da balina teknesine doğru sürüklemeye başlayınca tuhaf bir şeyler olacağını sezinlemişti. Bay Haggin, Jerry’nin doğumundan bu yana, altı aylık efendisiydi. Ama bu güzel ve parlak tüylü İrlanda av köpeği «efendi» sözcüğünün anlamını henüz bilmiyordu. Sonuç olarak, insanlara göre «Bay Haggin» deyimi hangi anlama geliyorsa, köpeklerin anlama yetişince «efendi» de aynı […]

Jack London – Martin Eden

Yol üzerinde kirli elbisesiyle işçi olduğu her halinden belli olan deniz kokulu gariban genç utana sıkıla içeri girdi. Şapkasını başından kaba bir hareketle çıkardı, evirip çevirdi. Nereye koyacağını bilmeyen tavırlarla, önce ceketinin cebine sokmaya çalıştı, olmadı; sonra masanın üzerine koymaya yeltendi, yine olmadı. İşte bu sırada diğer adam, sanki onun sıkıntısını hisset-mişçesine şapkayı sakin, doğal […]

Jack London – Kız, Kar ve Kan

«Her şey hazır, Bayan Welse. Ama ne yazık kullanır durumda sandalımız yok.» Frona Welse, kalktı ve kaptana yaklaştı. «Çok sıkışığız,» diye açıkladı. «Altın arayıcıları da çok sabırsızlanıyor…» «Bunu anlıyorum,» diye sözünü kesti genç kız. «Benim de acelem. Var. Sizi böyle sıkıştırdığım için bağışlayın, ama…» Kız, birden döndü ve kıyının bir köşesini gösterdi: «Şu karşıdaki ırmakla […]

Jack London – John Barleycorn

JOHN BARLEYCORN’u okuyan modern eleştirmenlerin sayısı bir kaç taneyi geçmez; bu bir kaç eleştirmen de bu eseri bir ‘alkolizm klâsiği’ kabul ederler. Benim görüşümle ise bu bir edebiyat şaheseridir; sadece, Jack London’un yazdığı kitapların en büyüğü değil, aynı zamanda, gerçek çevresiyle yüzyılımızın en etkili belgesi, çileli bir dehanın bir rastlantı eseri meydana getirdiği çalışma ürünüdür. […]

Jack London – Jerry

Buharlı gemi Makambo, çıktığı Avustralya seferinde Salomon Adaları’na ve Yeni Gine’ye de uğrar, her beş haftada bir olmak üzere Tulagi Limanı’na da uğrak verirdi. O geldiği zaman ada halkı bayram yapardı. Çünkü herkese iş çıkardı. Limandaki kayıkçılar bile gemiden adam taşıyarak, para kazanırlardı. Çocukları da bu kayıklarda olurdu. Çünkü babaları içki içecek kadar çok para […]