Cessna Skylane RG uçağımla Chicago O’hare Uluslararası Havaalanı‘na inişe geçmişken içerden telefon çaldı. Açık pencereden gelen rüzgâr, motorun sesi ve tam o sırada indirdiğim tekerleklerin gürültüsü önce telefonun zırlamasını algılamamı engelledi. Gözüm altimetreyle vertical speed indicator arasında, kendimden intikam almaya çalışır gibi kurallara uygun bir iniş yapmaya uğraşırken soğuyan neskafemden aceleyle bir yudum daha aldım. […]
Kategori: Roman
Celil Oker – Bin Lotluk Ceset
İnsan o gün ne yapacağını bilmezse erken kalkmanın da bir anlamı olmuyor. Elimde sabahın ikinci kahvesiyle pencerenin önünde oturuyordum. Servisler, haftanın son gününde okula gitmekten daha da nefret eden uykulu çocukları çoktan alıp gitmişti sokağı basan sisin içinde. Bakkalın çırağı gazetemle ekmeğimi bu kez zamanında getirmişti, başlıklardan öte okuyacak bir şey bulamamıştım. Belki vardı, ama […]
Celil Oker – Ateş Etme İstanbul
Uyandım. Çok zor uyandım. Öyle derin uyuduğumdan değil, gece boyu en az on kere uyandığımdan. Geceden ne kaldıysa daha doğrusu. Kaçta yatağa doğru uçtuğumu hatırlamıyorum. Ne kadar içtiğimi de. İnsan eski dostlarını kaybedince, daha eski dostlarını çağırıyor. Yatak sertti. Battaniyenin altından dönüveren nevresim belli belirsiz kokuyordu. Yastığıma alışamamıştım. Bunların hiçbirini umursamayacak kadar yorgundum. Hafif başım […]
Catherine Fisher – Kahin
Tanrılar bile hayal kurar. Ben de suyun hayalini kuruyorum; nasıl döküldüğünü, kocaman sıcak damlaların çöle düşerken çıkardığı sesi, kızgın kumda oluşturduğu derin çukurlan, kavrulmuş toprağın suyu bir anda emişini hayal ediyorum. Eğer ben Tann’ysam, hayallerim gerçek olmalı. Ama su farklı, su bir dişi, kontrol etmek mümkün değil. Vücudumun üzerinde yanklar, volkanlar gibi kavrulan büyük kabarcıklar […]
Carter Dickson – Üç Tabut
‘Sieben turmen’ kelimeleri ne manaya geliyordu? ‘İçi boş adam* kimdi? Palto rengini nasıl değiştirmişti? Yedi Kule neydi? Neredeydi? Profesör ölürken ne anlatmağa çalışmıştı? Uç mezarın sırrı neydi? Pierre Fley kimdi? Daima bahsettiği ağabeysi neden tehlikeliydi? Drayman’in üstü başı nasıl kanlanmıştı? ACABA O Ü Ç TABUTA KİMLER GİRECEKTİ? -Batıl itikatları tetkik eden meşhur Profesör Grimaud mu? […]
Carter Brown – İki Azgın Zürafa
Gözlerinden erkekçe tehditler savurarak doğrulmaya başlamıştı bile. Ola ki adam, benim ortaçağ şövalyelerinden geldiğimi; tıpkı onlar gibi, vurmadan önce hasmımın dövüşe hazır olmasını bekleyeceğimi sanıyordu. Bizde öyle asalet —veya enayilik— ne gezer. Tam doğrulduğu ve henüz dengesini sağlayamadığı anı kollayıp, karın boşluğuna kalleşçe —veya akıllıca— bir yumruk savurdum. Korkunç bir feryat kopardı. Sonra da, birtakım […]
Carson McCullers – Altın Gözde Yansımalar
Barış döneminde bir ordugâh sıkıcı bir yerdir. Birtakım şeyler olur, ama bunlar hep tekrar tekrar olur. Bir üssün genel yerleşimi de başlı başına tekdüzeliğe katkıda bulunur -muazzam beton kışlalar, her biri tıpatıp öbürü gibi yapılmış dizi dizi düzenli subay evleri, spor salonu, şapel, golf sahası ve yüzme havuzları- hepsi de belli bir katı şablona göre […]
Caroline Paul – Kayıp Kedi
Bu gerçek bir hikayedir. O sırada diyalogları ve olayların sırasını tam olarak kaydetmedik, ama bu kitapta hayatlarımızın o dönemini ölümlü yeteneklerimiz izin verdiğince canlandırdık. Ancak lütfen şunları unutmayın: 1. Ağrı kesiciler, 2. Aradan geçen zaman, 3. Bizim yaşımızdaki insanlar için normal olan kafa karışıklıkları. Kullandığım uçak, yelken bezi ve alüminyum borulardan ve bir de çim […]
Carlos Maria Dominguez – Kağıt Ev
1998 ilkbaharında Bluma Lennon, Soho’daki bir kitapçıdan Emily Dickinson’ın Şiirlerinin eski bir baskısını aldı ve ilk köşe başında, tam da ikinci şiiri okumaya başladığında bir arabanın altında kaldı. Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir. Kimileri Malezya Kaplanı’nı [1] okuyup uzak diyarlardaki üniversitelerde edebiyat profesörü oldu. Siddhartha binlerce gencin Hinduizm’e merak salmasını sağladı, Hemingway onları sporcu yaptı, Dumas […]
Carlos Fuentes – Terra Nostra
Akıl sır ermez kendinden başka bir hayvan hayal eden ilk hayvana. Ne büyük bir çirkinliktir iki ayağının üstüne kalkmayı başaran ilk omurgalının, gayet normal bir biçimde yerde sürünerek, yaradılışa malzeme olan çamura yakın, mutlu mesut yaşamaya devam eden diğer yaratıklara dehşet saçması. Hayrete düşürüyor insanı ilk telefon görüşmesi, suyun ilk kez kaynaması, ilk şarkı, ilk […]
Carlos Fuentes – İnez’in sezgisi
“Kendi ölümümüz hakkında söyleyecek hiçbir sözümüz olmayacak.” Uzun zamandır Maestro’nun yaşlı zihninde dönüp duran bir cümleydi bu. Yazmaya cesaret edemedi. Cümleyi bir kâğıdın üzerine aktarmanın uğursuz sonuçlar doğurmasından korkuyordu. Bundan sonra söyleyecek söz kalmayacaktı çünkü: Ne ölüm bilirdi ölümün ne olduğunu ne de canlılar. Sözel bir hayalet gibi,peşinde dolaşan bu cümle hem yeterliydi hem de […]
Carlos Fuentes – Doğmamış Kristof
“Meksika, hüzünlü insanlarla mutlu çocukların ülkesi”, dedi babam, Angel (24 yaşında), tam benim yaratıldığım anda. Az önce, annem, Angeles (otuzunda yok), iç geçirerek, “Okyanus, tanrıların beşiği,” demişti. “Ama yakında mutluluğa zaman kalmayacak, genci yaşlısı hepimiz üzüleceğiz,” dedi babam gözlüklerini çıkararak; menekşe rengi, altın çerçeveli John Lennon gözlükleri. “Madem öyle neden çocuk istiyorsun?” dedi annem tekrar […]
Üstün Kırdar – Fi
Pırıl pırıl, cam gıbı bır Sıbırya sogugu vardı. Dokunulsa bın parça olacakmıs gıbı ıncecık, buzdan bır fanusla kaplıydı sankı Turanıa’nın gögü; mavı, açık-uçuk-soguk bır mavıydı batısı ve doguda ıse -ögle zamanı olmasına karsın- uzun kıs gecesının lacıverdı belırmeye baslamıstı bıle. Novoturolsk’un, trafıge kapalı, en büyük ve en kalabalık caddesıne açılan ufak sokagın dıbındekı “KAF EPECTOPAH”lardan […]
Uyku Evi – Jonathan Coe
Son kavgaları olduğu belliydi. Ancak bunu günlerdir, hatta belki de haftalardır beklemesine rağmen, şu anda içinde kabaran içerlemeyi ve öfke dalgasını hiçbir şey bastıramıyordu. Kadın hatalıydı ve bunu kabul etmeyi reddetmişti. Öne sürmeye çalıştığı her gerekçe, her türlü uzlaşma ve mantıklı olma girişimi çarpıtılmış, saptırılmış ve kendi üstüne çevrilmişti. Jennifer’la The Half Moon’da geçirmiş olduğu […]
Carl-Johan Vallgren – Bir Garip Aşk Öyküsü
Doktor Johann Götz 1813 yılının bir şubat akşamı muayenehanesinde, ecza dolabındaki ilaç şişelerini düzenlerken, kehribar taşlı o eski gümüş yüzüğü buldu. On dört yıl önce karısının hediye ettiği nişan yüzüğüydü bu. O zamanlar, ünlüAlbertina Udžniversitesi’ndeki tıp eğitimini daha yeni bitirmiş ve Königsberg’deki muayenehanesini yeni açmıştı. Kızları henüz doğmamış, iki hizmetçileri olmamış, serveti büyümemiş ve daha […]
Carl Sagan – Mesaj
Yüreğim zavallı bir yaprak gibi Ɵtriyor, Gezegenler dönüyor rüyalarımda. Yıldızlar pencereme dayanmış. Uykumda dönüyorum. Sıcak bir gezegen yatağım. İnsan ölçülerine göre yapay olamazdı: bir dünya boyutundaydı. Ancak öylesine garip ve öylesine anlaşılmaz bir biçimi vardı ki, bunun yalnızca bir fikrin belirƟsi olabilecek karmaşık bir amaç için tasarlandığı belliydi. Büyük mavi-beyaz yıldızın çevresinde kutup yörüngesinde dönerken […]