Kategori: Aşk

D. H. Lawrence – Lady Chatterley’in Sevgilisi

Çağımız ister istemez içler acısı bir çağolduğundan, onu acıklı görmekten kaçınıyoruz. Büyük yıkım gelip geçti, kalıntılar ortasındayız şimdi, küçücük yeni evler kurmaya, küçücük umutlar beslemeye başlıyoruz. Oldukça güç bir iş bu: geleceğe uzanan düz bir yol yok, ama engellerin çevresinde dönüp duruyoruz ya da üzerlerinden atlıyoruz. Yaşamamız gerek; yer gök yıkılmış olsa bile. Constance Chatterley’in […]

Cuniçiro Tanizaki – Şazende Şunkin

Günümüzden bin yıl önce yaşamış olan Murasaki Şikibu da dahil olmak üzere gelmiş geçmiş bütün Japon yazarları arasında, edebiyatı, “ölüm”den ve “öğretiler”den bağımsız olarak beş duyuyla kavrayan tek yazar, kuşkusuz Cuniçiro Tanizaki olmuştur. Yirmi dört yaşında ilk yapıtı basılan Tanizaki, yazarlık mesleğini tam elli beş yıl sürdürdü ve defalarca Nobel’e aday oldu. Yetmiş dokuz yaşında […]

Cuniçiro Tanizaki – Naomi

Kari koca olarak aramızdaki ilişkiye ait gerçekleri olabildiğimce dürüst ve samimi bir biçimde, yaşandıkları gibi aktarmaya çalışacağım. Muhtemelen böyle bir ilişkinin bir benzeri yok ve bunu size anlatıyor oluşum, hiçbir zaman unutmak istemeyeceğim değerli bir şeyin kaydını tutma imkânı da sağlayacak bana. Aynca okuyucularımın bunu eğitici bulacakla-nndan da kuşkum yok. Japonya kozmopolit bir hâle geldikçe […]

Cuniçiro Tanizaki – Çılgın Bir İhtiyarın Güncesi

16 Haziran Bu akşam Kabuki’ye 1 gittim. Yalnız Sukeroku’ yu görmek istiyordum, programın gerisini görmeye hiç niyetim yoktu. Başroldeki Kanya ilgimi çekmiyordu; ama Agemaki rolünü Tossho oynuyordu, onun sahnede orospu rolünü çok iyi canlandıracağını biliyordum. Karımla ve gelinim Satsuko’yla birlikte gittik; oğlum Jokichi de iş çıkışı bize katıldı. Oynanan oyunu karım da ben de biliyorduk, […]

Cuniçiro Tanizaki – Anahtar

1 Ocak… Bu tarihten itibaren, eskiden günlüğüme aktarmakta tereddüt ettiğim bir konuyu çekinmeden yazmaya karar verdim. Kendi cinsel yaşamım, karımla olan ilişkimle ilgili ayrıntılara girmekten kaçınırdım. Elbette, karım bu günlüğü gizlice okuyuverir, öfkelenir diye korkardım. Karım bu günlüğün çalışma odamdaki çekmecelerden birinde olduğunu mutlaka biliyordur. Kyoto’nun geleneklere sıkı sıkıya bağlı köklü ailelerinden birinin kızıdır; feodal […]

Comte de Lautreamont – Maldoror’un Sarkıları

Isidore Ducasse’a ilişkin ve çoğu hâlâ varsayımdan öteye gitmeyen birkaç bilginin toplanması için tam yüz yıl gerekti. Şar-kılar’ın üçüncü yayıncısı L. Genonceaux’nun, ilk yayıncı Lac-roix’nın (Isidore Ducasse’ı gördüğü bilinen iki kişiden biri) tanıklığına dayanarak verdiği bilgiye göre, “Isidore Ducasse Paris’e Politeknik Okulu’nda ya da Madencilik Okulu’nda okumaya gelmişti. 1867 yılında, 23, rue Nötre Dame Des-Vistoires […]

Cladia Gray – Evernight Akademisi #1 – Sonsuz Gece

UCU ALEVLİ BİR OK DUVARA SAPLANDI. Yangın. Toplantı evinin eski ve kupkuru ahşaplan bir anda tutuştu. Ciğerlerimi tırmalayan, nefesimi kesen, karanlık, yağlı bir duman bütün odayı kapladı. Yeni arkadaşlarım silahlarına sanlıp canlan pahasına savaşmaya girişmeden önce dehşet çığlıklan attılar. Hepsi benim yüzümden… Oklar art arda havayı delip geçiyor, alevleri iyice körüklüyordu. Küllerin neden olduğu pusun […]

Christina Lauren – Harika Piç

Babam, istediğin işi öğrenmenin yolunun her saniye bir başkasını o işi yaparken izlemekten geçtiğini söylerdi hep. “Tepedeki işi almak için en aşağıdan başlamalısın,” demişti. “CEO’larm sen olmadan yaşayamayacağı kişi ol. Sağ kolları ol. Dünyalarını öğren, böylece diplomanı aldığın saniye seni havada kapacaklardır.” Evet, yeri doldurulamaz biri olmuştum. Ve kesinlikle “sağ kol” da olacaktım. Ancak bu […]

Choderlos de Laclos – Tehlikeli İlişkiler

Tehlikeli İlişkiler bir entrika’nın öyküsüdür. (Bu sözcük sanki rastlantısal olarak hem kurgusal bir yapıtta olguların örgütlenmesi anlamını taşıyor hem de etkili ve yanılgılarla yönlendirilmiş bir bütündür.) Entrika çevirmek her zaman birini bir şeye “inandırmaktır”; her entrika yalanlardan oluşan bir yapıdır; entrikaya inanmak öncelikle insanların etkilenebileceğine inanmaktır -zaafları olan tutkularıyla (…) “İnsanları önce tanımak sonra etkilemek”. […]

Charlotte Brontë – Jane Eyre

O gün yürüyüş yapmak olanaksızdı. Gerçi sabahleyin o yaprakları dökülmüş fidanlıkta bir saat kadar dolaşmıştık, ama öğle yemeğinden sonra (konuğu olmadığı zamanlar Mrs. Reed, öğle yemeğini erken yerdi) dışarıda esen soğuk kış rüzgârı beraberinde öyle karanlık bulutlar, öyle iliklere işleyen bir yağmur getirmişti ki, dışarıda gezmek artık söz konusu edilemezdi. Bu, benim canıma minnetti. Uzun […]

Charles Bukowski – Kasabanın En Güzel Kızı

Cass, beş kızkardeşin en küçüğü ve en güzeliydi. Kasabanın en güzel kızıydı Cass. Yarı Kızılderili. Esnek ve tuhaf bir vücudu vardı, yılanvari ve şehvetli; gözleri ise vücudu ile son derece uyumlu. Sıvı halinde akan bir ateşti. Girdiği şekle sığmayan bir ruh. Uzun, parlak, ipek gibi saçları her hareket ettiğinde sağa sola dalgalanırdı. Ya çok neşeliydi […]

Victoria Alexander – Sonunda Ben de Sevdim

Ağustos 1854 Bir erkeğin tek arkadaşının bir şişe konyak olması çok talihsiz bir durumdu. Özellikle de şişe hiç açılmamışsa. Norcroft Kontu Oliver Leighton en sevdiği kulüpte her zamanki masasına oturmuş boş gözlerle şişeye bakarken, dalgın bir biçimde elindeki dört bozuk parayı sallıyordu. Bunun olacağı kimin aklına gelirdi ki? Oliver’m aklına gelmediği kesindi. Sona kalacağını hayal […]

Cengiz Aytmatov – Cemile

O basit çerçeveli küçük resmin yine karşısındayım işte. Köye gidiyorum yarın sabah; resme uzun uzun, dikkatle bakıyorum, yolculuk için bana bir şeyler söyleyecek sanki. Resim sergilenmedi. Üstelik, köyden akrabalar gelince hemen kaldırıyorum onu, saklıyorum. Sanat eseri sayılmaz gerçi, ama utanılacak bir şey de değil. İçindeki toprak kadar yalın. Arkada soğuk bir sonbahar göğü çizili; ötelerde, […]

Cengiz Aytmatov – Cemile – Sultan Murat

İşte yine o mütevazı çerçeveli tablonun karşısındayım. Yarın sabah erkenden avıla 1 gitmem gerek. Tabloya, sanki bana iyi yolculuklar dileyecekmiş gibi, dikkatle ve uzun uzun bakıyorum. 1 Ayıl: Köy. Kırgızca’da hem ayıl, hem ayvıl şeklinde söylenir, diğer Türk lehçelerinde (Kazak, Özbek, Tatar vb.) avıl şeklinde söylenir. Ben bu tabloyu daha hiçbir sergiye yollamadım. Üstelik onu, […]

Victor Hugo – Notre-Dame’ın Kamburu

Bugün tam üç yüz kırk sekiz yıl, altı ay, on dokuz gün oluyor; Parisliler, üç çevre duvarının kuşattığı Ile de la Cité, üniversite ve Şehir’den oluşan kentlerinde, zangoçların olanca güçleriyle çaldığı bütün çanların gümbürtüsüyle uyandı. Oysa o 6 Ocak 1482 günü, hiç de tarihin anısını sakladığı bir gün değildir. Paris’in çanlarını ve burjuvalarını sabahın köründe […]

Victor Hugo – Notre Dame’ın Kamburu

Yazarın Önsözü, Siz ey gençlik aşklarım, hayatımın baharı! Ey bütün anılan alt eden anılarım! Siz ey güneşli günler, ey fırtına yılları! Yaş bakımından daha o çağa yakın olmak, Yürek bakımından ise o çağa bunca uzak! Victor Hugo Bundan birkaç yıl önce, Notre Dame’ı gezerken, daha doğrusu, oraya buraya burnunu sokarken, bu kitabın yazarı, kulelerden birinin […]