Kategori: Roman

Knut Hamsun – Dünya Nimeti 2

Sellanraa ıssız bir yer olmaktan çıkmıştı, orada büyüklü küçüklü yedi kişi yaşıyordu. Sonra kısa süren ot biçme Ümitler boşa gitmişti. İhtiyar Sivert’in hesapları Eleseus’un kontrolünden sonra eh o kadar karışık çıkmamıştı, ama küçük çiftlikle inek, kayıkhane ile büyük ağ, kasa açığını zar zor kapatıyordu. Hem sonra durumun böyle bir sonuç, yani oldukça iyi bir sonuç […]

Knut Hamsun – Dünya Nimeti 1

Bataklıklardan geçerek ormana giren bu uzun patikayı kim mi açtı? O adam, buralara gelen o ilk insan açtı. Ondan önce bu yol yoktu henüz. Sonraları bazı hayvanlar; bataklıklardan, çamurlu topraklardan geçen bu belli belirsiz izleri takip ettiler ve onları daha görünür hale soktular; aradan zaman geçti, bazı Lâponlar bu keçiyolunun farkına vardılar ve ren geyiklerine […]

Knut Hamsun – Açlık

Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehirde, Kristiania’da aç sefil sürtüyordum o günlerde… Tavan arasında uyanık yatıyordum, alt katta bir saatin altıyı vurduğunu duydum. Hafif aydınlanmıştı ortalık, insanlar merdivenleri inip çıkmaya başlamışlardı. İlerde, eski “Morgenbladet” gazeteleri döşeli oda kapısında Fenerler işletmesinin bir ilanını görebiliyordum; onun biraz solunda iri siyah harfli bir ilanda fırıncı Fabian […]

Kızlarağasının Piçi – Reşat Ekrem Koçu

Bu yazıları, tarihi istismar niyetiyle yazmadım. Bunlar, tarihten çıkarılmış küçük küçük sahneler, portrelerdir. Modeller hakikidir, şahıslar uydurma değildir. Hadiseler, yazdığım gibi cereyan etmiştir. Fakat bunlar, bir fotoğrafla çekilmiş değil, fırça ve boya veyahut kalemle yapılmış resimlerdir. Öyle zannediyorum ki, bu resimler, gençler ve halk için faydalı olabileciği gibi “cemiyet ilmi”nin de işine yarayabilecektir. Soğuk, rüzgârlı […]

Kiyohiro Miura – Oğlum Zen Keşişi Olmak İstiyor

Oğlum bana Keşiş olmak istediğini ilk kez söylediğinde şaşırmıştım, ilkbaharın başlarında bir Pazar sabahıydı ve her zamanki gibi zazen(zen meditasyonu ) yapmaya gidiyorduk. Yeni okul dönemi başlamak üzereydi ve oğlum daha yeni üçüncü sınıfa geçecekti. Yürürken başını kaldırıp bana baktı ve dedi. “Baba, lütfen rahibe bunu sor,” dedi. İlk defa bu şekilde birşey istiyordu. Genellikle […]

Khaled Hosseini – Bin Muhteşem Güneş

Meryem harami sözcüğünü ilk duyduğunda, beş yaşındaydı. Günlerden perşembeydi. Bundan emindi, çünkü yerinde duramadığını, zihninin harıl harıl çalıştığını çok iyi anımsıyordu; bir tek perşembeleri böyle olurdu; Celil’in onu görmeye, kulübeye geldiği günler. Meryem vakit geçirmek, sonunda onun, diz boyu otların arasından geçip açıklığa çıktığını ve el salladığını göreceği âna kadar oyalanmak için, bir iskemleye çıkmış, […]

Clifford D. Simak – Kent

Ateşler gürleyip rüzgar kuzeyden estiğinde Köpekler’in anlattığı öykülerdir bunlar. Böyle zamanlarda her aile ocağın başında toplanır, enikler sessizce oturur, dinler ve öykü bittiğinde birçok soru sorarlar. “İnsan nedir?” derl Bu baskının amacı öykülerin şu an bürünmüş oldukları en son halleriyle tam ve ayıklanmamış metinlerini vermektir sadece. Bölüm notları ana tahmin noktalarını işaret etmekte kullanılmış olup […]

Ken MacLeod – Gece Oturumları

“Bilimkurgu,” dedi robot, “gerçeğe dönüştü!” John Richard Campbell rahatsız, yarım yamalak uykusundan uyandırılmasına klişe lafa kızdığı kadar kızarak homurdandı. Döndü, battaniyesini yüzünden çekti, kulaklığını düzeltti ve doğruldu. Koltuğunu dikey konuma getirirken pek az yolcunun kımıldandığı dikkatini çekti. Çoğunluk hâlâ uyuyordu ve uyumayanlar bomboş bakışlarla kulaklıklarında çalanları dinliyordu. Campbell’ın ekvatora yaklaşırken uyandırılmayı talep etmesinin nedeni, pencere […]

Ken Kesey – Guguk Kuşu

Orada, dışarıdalar. Beyaz giysili kara oğlanlar… holde o biçim işler çevirecekler… cinsel dümenler… sonra, ben onları yakalamadan işi yerleri paspaslamaya çevirecekler… Koğuştan çıktığımda paspas yapıyorlar. Udžçüde her şeyden nefret ediyor; saatten, günden, çalıştıkları yerden, çevredeki insanlardan. Böylesi nefret doluyken en iyisi beni görmemeleri. Duvarın dibinden yürüyorum. Ayağımdaki lastiklerin kenarlarında biriken tozlar kadar sessiz atıyorum adımlarımı. […]

Kemal Tahir – Yorgun Savaşçı

FilisƟn cephesindeki subay arkadaşlarının “Cehennem Topçu” dedikleri, Yüzbaşı Cemil, dürbünü indirmeden kısa kısa gülünce, teyzesinin kızı Neriman gözlerini örgüsünden kaldırıp pencereden baktı: — Neye güldünüz? — Hiç… — Kuzum neye güldünüz? — “Bataryateeş” diye bağırsaydım, korkar mıydın? — Ödüm kopardı. — Dalmışım. Cemil dürbünü indirdi. Bizim bölükler karşı tepeye saldıracaklarmış da koruma ateşi açacakmışım, gibi […]

Kemal Tahir – Kurt Kanunu

İttihatçıların ünlü fedailerinden Abdülkerim Bey soluğunu tutuverdi. «Ne var? Nedir o?..» Bir polis koşuyor… Meçini kalçasına bastırmış… Vapura koşuyor. Abdülkerim Bey sendeledi, omuzu üstünden kapıya baktı. Bir yere tutunmak ister gibi debelenerek dirseğiyle emektar parabellum’unun katığını buldu. Yana kayıp dışardan görünmemeğe çalışarak rıhtımı gözetledi. Polis, kalabalığı yarmaya uğraşıyordu. Yavaşlamıştı. «Savuşmalı… Yakaladılar mı söyletir Ekrem… Söyletir […]

Kemal Tahir – Karılar Koğuşu

Kapı yavaş yavaş, ihtiyatla açıldı. Biraz aralık durdu. Sonra çıplak ayakların hafif şıpırtısı işitildi. İstanbullu yeni uyanmışƨ. Yaƴğı yerden içeri gireni göremiyordu. Ama kim olduğunu biliyordu. Mahsustan büyük sesiyle sordu:. — Kim o? Cevap veren olmadı. — Kim o? — Aduş… — Aduş… — Hey… — Kız “Hey” ne demek? Aduş? — Efendim. — Sabah […]

Kemal Tahir – Gangsterler Kraliçesi

Düşün ve edebiyat dünyamızın dev ismi Kemal Tahir’in, F. M. Duran takma adıyla yazdığı özgün polisiye maceraları yıllar sonra yeniden yayımlanıyor. – Eller havaya! dedim. Eller yukarı, kalbimin orangutanı… Küçük siyah gözlerinden bir kin ışıltısı geçti. Boynumu bu sırada yakalasa işimin harap olacağını anladım. Yerdeki tabancayı ayağımla bir kenara attım. – Şimdi beni iyice tanıdın […]

Kemal Tahir – Esir Şehir #1 – Esir Şehrin İnsanları

Önü sıra sürüklediği kurşuni bulutlarla ufuktaki dağları silerek Ege Denizi’ne, ağlamaklı bir şubat akşamı iniyordu. Oldum olası güneş yüzü görmemişe benzeyen gün baƨda, bir damla kızıllık yoktu. İmbat düşmüş, yaşlı şilepte rüzgâr ıslıklarının yerini, yorgun makinelerin ıslak hırılƨsı, zangırdayan gövdenin demir gıcırƨsı almışƨ. Güvertede ķçılarla sandıklar karmakarışık, bütün demirler paslı, donanım ipleriyle brandalar lime limeydi. […]

Kemal Tahir – Ecel Saati

Polisiye tarihimize kısa bir yolculuk A. Ömer Türkeş 1930’lu yılların ortalarında Peyami Safa, Server Bedi takma adıyla eski Cingöz Recai öykülerini yeniden yayınlayıp, ayrıca yeni Cingöz Recai maceraları hazırlayınca Kemal Tahir bunu eleştirmiş ve Ziya İlhan’a yazdığı bir mektupta: “Peyami, Cingöz Recai maceralarından 70.000 adet bastırıyormuş” diyerek arkadaşına da benzer öyküler yazıp para ve ün […]

Kemal Tahir – Devlet Ana

Sen-Jan şövalyelerinden Notüs Gladyüs, sayvana çıkan merdivenin kapısında, hancı güzeli yerine, karayağız oğlanı görünce somurttu. “Oynaşını yolladı kancık! Gömleğin temizliğinden belli bununla yattığı…” Karının gelmemesine değil, oğlanın çok yakışıklı, çok da çalımlı olmasına kızmıştı. “Silahşörden ürker uşak takımı… Hanımının koynuna girdiğinden mi palikaryalık taslıyor, bu köpek?..” Delikanlı, pazı güçlerine güvenen yeniyetmelerin kasıntısıyla yaklaşıp elini göğsüne […]