Kategori: Hikaye-Öykü

Jorge Luis Borges – Ölüm Ve Pusula

Süleyman, Yeryüzünde yeni bir şey yoktur diye buyurur. Böylece nasıl Eflatun, bütün bilginin yalnızca ansıma olduğunu kurmuşsa; Süleyman da bütün yenilik, yalnızca unutuştur yargısını verir. —FRANCIS BACON, DENEMELER, LVIII Londra’da, 1929 Haziranı başlarında, İzmirli antikacı Joseph Cartaphilus, Lusanya Prensesi’ne Pope’un küçük boy, altı ciltlik Iliad’ını (1715-1720) sunmuş. Prenses yapıtı almış; bu arada antikacıyla iki çift […]

Jorge Luis Borges – Kum Kitabı

“Bir gerçek biçimi, tutarlı ve özeksel değil, ama iyice yan ve bölünmüş” Thomas De Quincey “Kum Kitabı” (El Libro di Arena) Fransızca ve Inǚ gilizce çevirilerinden Türkçeleştirildi ve İspanyolca aslıyla karşılaştırıldı. Bir söyleşide Borges “Yazarken her zaman uyuşuk ve ağır davrandım, her tümce kendini farklı şekillerde ortaya koydu: Bir sözcüğe varmadan önce birçok eşanlamlıyı elden […]

Jorge Luis Borges – Brodie Raporu

…kadınların aşkına değip geçerken… 2 Samuel, 1, 26 BU ÖYKÜYÜ ilk kez Nelsonların küçüğü Eduardo’nun, 1890 yılına doğru, Morón bucağında eceliyle ölen ağabeyi Cristiàn’ın ölüsünün başında beklerken anlattığı söyleniyor (ama pek olası değil). Kesin olan, Paraguay çayının elden ele gezindiği, anısı silikleşen o uzun gecede, birinin birinden bunu duyduğu, duyanın da bana anlatan Santiago Dabove’ye […]

Jorge Luis Borges – Alçaklığın Evrensel Tarihi

Bu kitabı oluşturan edebi düzyazı alıştırmaları 1933 ve 1934 yıllarında yazıldı. Kaynakları da, sanırım, baştan okuduğum Stevenson ve Chesterton, Sternberg’in ilk filmleri ve herhalde Evaristo Carriego’nun biyografisi. Öykülerde kimi hilelerden yararlandım: rastgele sıralamalar, devamlılıkta ani kaymalar, bir adamın tüm yaşamını iki ya da üç sahneye bölmek (görsel amaçlı, benzer bir kaygı ‘Köşe Tutan’ adlı öyküyü […]

Jonathan Swift – Gulliver’in Gezileri

Gulliver’in Gezileri 1726 yılının sonlarına doğru çıkmış ve hemen büyük bir başarı kazanmıştır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısının en ünlü edebiyat adamı olan Dr. Johnson şöyle der: “Gulliver, öyle yeni, öyle garip bir eserdi ki, okuyucular zevk ve şaşkınlık içinde bocalıyorlardı. Kitap kapışılıyordu. Daha ilk baskısı tükenmeden fiyatı yükseltildi. Eleştiriciler o kadar şaşırmışlardı ki, bir süre […]

John Steinbeck – Kasımpatları

Kışın getirdiği kalın sis tabakası Salinas Vadisini hem gökyüzünden, hem de yeryüzünün bütün öbür topraklarından ayırmış, her yanı külrengi bir gömlek gibi sarmıştı. Dağların üstüne bir kapak gibi çökmüş, koca vadiyi üstü örtülü bir tencereye döndürmüştü. Aşağıda, dümdüz uzanan geniş tarlalarda, sapanların derin izleri görülüyor, bıçaklarla kesilmiş kara toprak, yol yol, maden gibi parlıyordu. Salinas […]

John Fante – Büyük Açlık

Dibber Lannon’un bir abisi var. Adı Pat Lannon. Dibber bana abisinin bir gün papa olacağını söylemişti. Neyse, fena halde yanıldı Dibber. Bana abisinin dünyanın gelmiş geçmiş en büyük papası olacağını söylemişti, büyük Papa Pius’dan bile daha büyük. Yuh olsun Dibber Lannon’a! Şu yüzden: Ben ve Dibber ilkokul üçteyken Pat Lannon sekizinci sınıftaydı. Hatırlıyorum onu. Ne […]

John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini

Derin kar tabakasını tekmeleye tekmeleye ilerliyordu. Bezgindi. Adı Svevo Bandini’ydi ve sokağın iki blok aşağısında oturuyordu. Üşümüştü, ayakkabılarının altı delikti. Daha o sabah ayakkabılarının altındaki delikleri makarna kutusundan kopardığı karton parçalarıyla içerden kapatmıştı. Makarna kutusunun içindeki makarnaların parası ödenmemişti. Karton parçalarını ayakkabılarının içine yerleştirirken aklından geçirmişti bunu. Nefret ediyordu kardan. Duvarcı ustasıydı ve kar, tuğlaların […]

John Buchan – Otuz Dokuz Basamak

O Mayıs akşamüstü, saat altı civarı şehirden döndüğümde hayatımdan nefret etmiş haldeydim. Üç aydır İngiltere’deydim ve buradan bıkmıştım bile. Bir yıl önce birisi, kendimi böyle hissedeceğimi söylese muhtemelen ona gülerdim; ama işte şu an bu durumdayım. Havadan rahatsızdım; ortalama İngilizler’in konuşmaları beni hasta ediyordu. Yeterince egzersiz yapamıyordum ve Londra’nın eğlence anlayışı bana, güneşte kalmış maden […]

Jerome David Salinger – Üç Öykü

Ayakkabılarının ucu yukarı kıvrılırdı. Annem babama ya Kenneth’in ayakkabılarını ayağına göre büyük aldığını ya da, bir zahmet, birilerine çocuğun ayaklarında şekil bozukluğu olup olmadığını sormasını söylerdi. Ama bence ayakkabılarının ucunun kıvrılmasının nedeni, sürekli çimenlikte çömelip yetmiş-beş seksen paundluk [1] gövdesini öne doğru eğerek bir şeylere bakması ya da bir şeyleri parmaklarıyla yoklamasıydı. Makosenlerinin bile uçları […]

Çetin Umut – Herkül

Eski Yunanlıların Heracles, Romalılar ve onlarla birlikte dünyadaki birçok halkın Herkül dedikleri efsanevi kahraman, işin aslında Eski Yunanlıların Olimpos tanrılarıyla ilişkisi olan bir yarı tanrıydı. Hatta bazı yörelerde ve dönemlerde Herkül’e bir tanrı gibi tapılmış, onun adına dünyanın değişik köşelerinde şehirler kurulmuştur. Nitekim bizim ülkemizde de tam üç tane “Herkül Şehri” vardır. Bunlar Marmara Ereğlisi […]

Çetin Altan – Rıza Bey’in Polisiye Öyküleri

Ufak tefek Rıza Bey, taban düşüklüğünün bacaklarda yaptığı ağrıları önlemek için, ayaklarında hafif tahtadan kalın tabanlı İsveç saboları, yazı masasının başında, koca bir bardak taze demli çayla, yeni bir polis öyküsü yazmaya çalışıyordu. Dışarda hava limoniydi. Gökyüzünü kademeli kaplamış yoğun bulutların arasından, güneş bazan azıcık görünüyor, sonra yine kayboluyordu. Rıza Bey, gemiye İngiltere’den yüklenmiş elektronik […]

Çeşitli – Bilimkurgu Öyküleri Seçkisi

Tarla−sürücü, iki bin dönümlük tarlanın üst toprağını havalandırmayı bitirdi. Son açtığı yarığı bırakarak, karayoluna doğru tırmandı. Nasıl ve ne kadar çalışmış olduğunu kontrol etmek için geriye baktı. Yaptığı iş oldukça fazlaydı; ancak ne var ki arazi kötüydü. Dünya’nın diğer yerleri gibi burası da aşırı ekim ve nükleer bombardımanların uzun kalıcı etkileri sonucu işe yaramaz hale […]

Çağlar Simsoy – Ya Ata Bin Ya Karıncaya

Odžğlen güneşi, Konuşması Yadırganmayan Hayvanlar Ormanı’nı cayır cayır yakmaktaydı. Odžyle bir sıcak vardı ki pınarın suyu bile terliyordu. Ağaçlar serinlemek için yapraklarını yelpaze gibi kullanıyor, çoğu hayvansa buldukları gölgeliklerde miskince uyukluyordu. O saatlerde orman, yaz sıcağını yüze çarpan rüzgârın boğucu minimal müziği dışında, genellikle sessizdi. Ne anlatmaya çalıştıkları türdeşleri tarafından bile anlaşılmayan ahmak kuşlar bile […]

Cihat Burak – Yakutiler

Eğer şoförün istediği parayı verseydim bütün bu işler başıma gelmeyecekti… Fakat Bomonti Bahçesi’nde pek sıkıcı bir hava vardı, 27 Mayıs patlamış, bütün eğlence yerlerinin tadı tuzu kaçmış, tozdan dumandan ferman okunmuyordu… Saat 01’e doğru meydandaki taksilerden birine atlayıp Ulus’ta indim. – Nedir? dedim borcum şoföre. – Ne verirsen ver, dedi. Kızdığım bir laftır, çünkü altı […]

Charles Dickens – Perili Ev

Bu Noel öyküsüne konu olan evle ilk tanışmam, hayaletli öykülerin bilinen koşullarında ya da alışılagelmiş hayaletli ortamlardan birinde olmadı. Evi gün ışığında, üzerinde güneş parlarken gördüm. Görünürde, evi korkutucu gösterebilecek rüzgâr, yağmur, şimşek, gök gürültüsü ya da başka türlü bir tuhaf durum yoktu. Dahası, eve doğruca bir tren istasyonundan gelmiştim. Ev, istasyondan yaklaşık bir mil […]